IŞİT OLAYI VE GERÇEKLER-2

19 Haziran 2014 15:38

Op.Dr.Levent Başyiğit  

Türkocakları Isparta Şubesi Başkanı

 

IŞİT OLAYI VE GERÇEKLER-2

  

IŞİD Suriye’de önceleri kendisi gibi El-Kaide kaynaklı El-Nusra ile birlikte hareket ederken, bir süre sonra onlarla çatışarak ve tecrübeli cihatçıların büyük bölümünü kendi saflarına katarak bağımsız hareket etmeye başladı. IŞİD, belirli bir alanda ortaya çıkmak yerine, terörist saldırılarla kendini ortaya koyan El-Kaide’nin aksine, hedef seçtiği alanlarda hâkimiyet sağlamaya yönelik stratejisinin ilk sonucunu Suriye’de aldı. Halep çevresinden Irak’a uzanan bir ray üzerinde hâkimiyet sağladı. Arkasından güçlü olduğu Felluce ve Ambar bölgelerinde etkinliğini pekiştirdikten sonra Musul ve Telafer’e uzandı. Böylece Irak artık defakt olarak üçe bölünmüş oluyor. Yekpare bir devlet olma ihtimali hızla ortadan kalkıyor.

 

Bölge genelinde yaşanan bu kaosun baş sorumlusu ABD’dir. Askeri ve ekonomik gücüyle bağdaşmayan ufuksuz, vizyonsuz, bağnaz bir ideoloji siyaset tarzıyla Afganistan’dan Irak’a ve Suriye’ye, Mısır’dan Libya’ya kadar Müslümanların yaşadığı milyonlarca kilometrelik geniş coğrafyayı acıya, kan ve gözyaşına boğdu. Dini, etnik ve mezhebi ayrılıkları alevlendirerek buraları çatışma alanlarına çevirdi. Aslı olmadığı ortaya çıkan gerekçeler göstererek, yüz binlerce insanın can verdiği operasyonlar yaptı. Afganistan’da 80’li yıllarda Sovyetler’e karşı kullanmak üzere eğittiği gruplardan El-Kaide ve Taliban’ın doğması gibi, bugün Irak’ta IŞİD olarak ortaya çıkan örgütün Washington’un gayrimeşru çocuğu olduğunu söylemek yanlış olmaz.

 

Türkiye 3 yıl önce Suriye meselesi gündeme geldiği sırada, BAAS yönetiminin yapısını doğru okuyamadığından, Esat’ın Tunus ve Mısır’da olduğu gibi halkın direnişiyle kısa zamanda iktidardan uzaklaşacağı görüşüne dayalı bir politika izledi. Bu sonucu çabuklaştırmak için rejime muhalif güçlere aralarında ayrım yapmadan her türlü desteği vermeye çalıştı. IŞİD ve El-Nusra dahil bütün örgütler bundan yararlandılar. Yakın zamana kadar Türkiye’yi geçiş ve ikmal üssü olarak kullandılar. Cumhurbaşkanı Gül geçen Kasım ayında “radikal terörün bulaşıcı hastalık gibi yayıldığını, böyle giderse Afganistan’ın Akdeniz’e inebileceğini” söylemişti. Hükümet ve dışişleri bu tarz uyarıları dikkate almadığından Cumhurbaşkanı’nın öngörüsü gerçekleşti; güneyimizde Afganistan’a benzeyen siyasal ve ideolojik bir yapı oluştu.

 

IŞİD olayı aynı zamanda tüm İslâm dünyasının içinde bulunduğu elem verici durumu yansıtıyor. Türkiye ve birkaç İslam ülkesinin dışında, bir buçuk milyar Müslüman’ın yaşadığı geniş coğrafyada ya diktatörlükler, hanedana dayalı oligarşik yapılar var, yahut derin bir yönetim boşluğundan kaynaklanan belirsizlik ve çatışma ortamı yaşanıyor. Eğitim seviyesi düşük olduğundan, vatandaşlık bilinci gelişmediğinden nitelikli, girişimci, yetişmiş orta sınıf olmadığından ekonomik kaynaklardan geniş kitleler yararlanamıyor. Muazzam bir gelir dengesizliği, yoksulluk hüküm sürüyor. İslâm, tefekkür derinliği kaybolduğundan şeklî kalıyor. mezhep bağlılığı milliyetin önüne geçiyor, tercihlerin gerekçesi oluyor; tarih, vatandaşlık ve millet bilinci gelişmiyor.

 

Türkiye’nin Türk ve İslâm dünyasının içerisinde yaşadığı karamsar ortamın dışında olmasını sağlayan tarihi, siyasi ve demokratik tecrübesi, kültürel birikimi mevcut. Ancak ülke yönetiminde giderek yükselen otoriterleşme eğilimi toplumsal gerginliklere, kutuplaşmalara yol açıyor. Toplum iktidara yakın olanlarla karşıtları şeklinde ayrıştırılıyor. Bürokrasi, hukuk ve mevzuat gereklerine hassasiyet gösterilmeden doğrudan iktidarda olmanın sağladığı güç ve imkânlarla, sadakat esas alınarak alt üst ediliyor. Güneydoğu’da bazı yolların örgüt elemanlarının denetiminde olması, haftalarca bu durumun önlenmemesi devlet adına tevili imkânsız bir zaaftır. PKK Kandil’den ve Meclis içerisinden maksadının ne olduğunu “bölgede özerklik inşasına başlıyoruz” diyerek defalarca açıkladı. Bunun nasıl cereyan ettiğini, nerelere uzandığını herkes görüyor. Ancak çözüm geldi-geliyor gibi gerçekten uzak oyalayıcı teranelerle gelişmeler görmezlikten gelinmeye çalışılıyor. Diyarbakır milletvekili Galip Ensarioğlu’nun tespiti önemlidir: “BDP hareketinin üzerindeki silahlı vesayet kalkmadıkça siyasi yoldan çözüm getirmek çok zor oluyor.” Bir başka ifadeyle hükümet silah bırakmaya niyeti olmayan, elini her an tetikte tutan örgütün varlığını ve bunun etkilerini bir kenara bırakarak, “şehit cenazeleri gelmiyor” söylemiyle gündemi dağıtmaya çalışıyor. Ülke yönetimindeki bu dağınıklık sürdükçe, olaylara gerçek mahiyetiyle bakmak yerine, seçim hesaplarıyla, Osmanlıcılık tahayyülleriyle hareket edildikçe gelişmeleri ne içeride ne de dışarıda milli çıkarlarımıza göre kontrol altına almak mümkün olmaz.

Bu haber 679 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...