“Eğitim yine sancılı geçti”

26 Ocak 2014 16:28

Türk Eğitim-Sen Isparta Şube Başkanı Ali Balaban, 2013 – 2014 eğitim öğretim yılının ilk yarı yılının sona ermesi dolayısıyla bir değerlendirme yaptı.

Balaban’ın değerlendirmesi şöyle: “2013-2014 eğitim-öğretim yılının ilk yarıyılı sona eriyor. Bu dönemde eğitim yine sancılı geçti. Liselere giriş için yeni sınav sistemi getirildi, dershanelerin kapatılması tartışmaları ülke gündemine bomba etkisi yarattı, Öğrenci Andı kaldırıldı, MEB fişleme iddiaları ile çalkalandı, torpile dayalı yönetici atamaları eğitim camiasında büyük huzursuzluk yarattı, Şubat ayında 40 bin öğretmen ataması talebimize rağmen sadece 10 bin atama yapılması kararı alındı.

YENİ SINAV SİSTEMİ İLE YARIŞA DEVAM

SBS yerine getirilen yeni sınav sistemi ile ilgili uyarılarımızı sık sık yapmıştık. Bu sistemin adil ve başarılı bir eğitimin önünü açmayacağını, dershanelere olan ihtiyacı artıracağını, Bakan Avcı’nın her ne kadar yeni sınav getirmiyoruz dese de, sınav sayısının arttığını, bu nedenle öğrencilerin daha fazla stres yaşayacağını, bölgelerarası eşitsizliklerin daha da belirginleşeceğini defalarca dile getirmiştik. Yeni sınav sisteminin sonuçlarını önümüzdeki günlerde daha net olarak göreceğiz. Ancak şu bir gerçek ki; yeni sınav sistemi ne çocuklarımız arasındaki yarışı sona erdirmiş ne de öğrencilerin dershanelere olan ihtiyacını azaltmıştır.

PLANLAMA YAPILMADAN, SONUÇLARI İRDELENMEDEN, HESAPSIZ KİTAPSIZ DERSHANELERİ KAPATMANIN FATURASI AĞIR OLACAKTIR.

Dershanelerin kapatılması tartışmaları ülkemizde adeta deprem etkisi yarattı. Bu sürece MEB, ısrarla dershanelerin dönüşümü dese de, bunun adının dershanelerin kapatılması olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Zira dönüşüm kelimesi sadece tepkileri yumuşatmaya yönelik kullanılmaktadır.

Dershanelerin kapatılması konusu siyasi hesaplaşmaların arenası haline gelmiştir. Bunun eğitimimize faturası ağır olacaktır. Hiçbir planlama yapılmadan, sonuçları irdelenmeden, dershanelere önümüzdeki süreçte ihtiyaç duyulup duyulmayacağı hesaba katılmadan ‘dershaneleri kapatıyorum’ demek eğitime dinamit koymakla eş değerdir.

DERSHANE ÖĞRETMENLERİNİN KPSS’SİZ, MÜLAKATLA MEB’E ATANMASI ÇOK TEHLİKELİ SONUÇLAR DOĞURACAKTIR.

Burada karşı çıktığımız bir nokta da; dershane öğretmenlerinin sınavsız olarak MEB kadrosuna geçirilmelerine ilişkin haberlerdir. Dershane öğretmenlerinin Halk Eğitim Merkezlerinde kadrolu olarak istihdam edilmesi; KPSS’ye giren ve yıllarca atanmayı bekleyen yüz binlerce öğretmeni, ataması yapılmadığı için intihar eden 34 öğretmeni yok saymak anlamına gelecektir. Bu durumda atama bekleyen yüz binlerce öğretmenin geleceğe inancı kalır mı, bu ülkeye hizmet etmek için yanıp tutuşurlar mı?

İL İÇİ ÖZÜR GRUBU MAĞDURİYETLERİ DEVAM EDİYOR

Milli Eğitim Bakanlığı özür grubu tayinlerinin sonuçlarını 21 Ocak tarihinde açıkladı. Ancak özür grubu tayinleri yine öğretmenlerimizin sorunlarını çözmedi. Burada en büyük sıkıntı il içi özür tayinlerinde yaşandı. İl içinde 29 bin 49 başvuru yapılırken, sadece 8 bin 631 kişinin tayini gerçekleştirildi. Yani 20 bin 418 öğretmenin umutları başka bahara kaldı.

Beceriksiz MEB Yönetiminin Yaptığı Hataların Bedelini Öğrenciler Ödemektedir.

Bilindiği gibi 2013 SBS sonuçlarında yapılan inceleme sonucunda değerlendirmede yanlışlık yapıldığı tespit edilmiş; bunun üzerine MEB, sadece 718 adayın puanlarını yeniden hesaplamıştı. Konu yargıya taşınmış ve mahkeme tüm adayların puanlarının yeniden hesaplanması gerektiğine karar vermiştir. Yargının böyle bir karar vereceği aslında çok belliydi. Zira 718 öğrencinin puanının değişmesi bütün sıralamayı değiştirmektedir. Buna rağmen Bakanlığın bu sonucu öngörememesi ve sadece 718 adayın puanlarını yeniden hesaplaması yeni bir belirsizlik ortamının ortaya çıkmasına neden olmuştur.

MEB ÇALIŞANLARINI FİŞLEYENLER CEZALANDIRILMALIDIR

Bu eğitim-öğretim yılında MEB çalışanlarının fişlendiği ortaya çıktı. Bakanlık Merkez Teşkilatında çalışanların MEB Müsteşarı Yusuf Tekin’in talimatıyla fişlendiğine dair belgeler eğitim camiasını sarstı. 28 Şubat’ı, cunta dönemlerini hatırlatan fişlemeler MEB’in kara bir lekesidir. Bakanlık ve MEB Müsteşarı fişlemeleri yalanlayan açıklamalar yapsa da, ortaya konulan belgeler yenilir yutulur cinsten değildir. Her fırsatta fişlemelere karşı olduğunu söyleyenler, fişlemelerin 2010 yılında sona erdiğini öne sürenler bu belgeler karşısında akla ve mantığa uygun hiçbir açıklama yapamamıştır. Üstelik bu fişlemeler MEB’de yapıldıysa, başka kurumlarda da yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Sendika olarak fişlemelerle ilgili suç duyurusunda bulunduk. Yargının bu konuda vereceği kararı bekliyoruz.

TÜRK EĞİTİM-SEN SÖZLÜ SINAVLARI TAKİBE ALDI

Bilindiği gibi yönetici atamalarında mülakat sınavlarında birçok şaibe peşi sıra gelmişti. Sendika olarak tüm illerde yönetici atamalarında yapılan haksızlığı protesto etmiş, bu sınavları yargıya taşımıştık. Sivas’ta yazılı sınavdan 87,879 puan alarak başarılı olan ancak mülakatta kendisine 53,0156 puan verilerek başarısız sayılan üyemiz için açtığımız davada yargı iptal kararı vermiştir.  Bu çok önemli bir gelişmedir ve  konuyla ilgili diğer davalara emsal teşkil etmektedir. Yargı hukuksuzluğa geçit vermemiştir.

Öte yandan şube müdürlüğü için yazılı sınavlar yapıldı, başarılı olanlar sözlü sınavlara girmeye hak kazandı. Ancak şube müdürlüğü sınavında sadece sözlü sınava göre değerlendirme yapılacak, yazılı sınav sonuçları hiçbir şekilde dikkate alınmayacaktır. İşte sendikamız bu hukuksuzluğu da yargıya taşıyacaktır. Zira yapılan büyük bir ahlaksızlıktır, sahtekârlıktır, yandaş kayırmadır. Cumhuriyet tarihinde bu kadar yandaş kayıran, torpile geçit veren, ‘kendi adamım olsun da liyakatsiz olsun’ diyen, hak yemeyi, kul hakkına göz dikmeyi mubah sayan başka bir iktidar yoktur.  Türkiye tez zamanda bu yandaşlık anlayışından kurtarılmalıdır, ehil insanlar iş başında olmalıdır.

HUKUKSUZ ATAMALARIN TAKİPÇİSİYİZ

Tüm bunlarla birlikte MEB’de il ve ilçe milli eğitim müdürlerinin bazıları görevden alınmakta, bazılarının da görev yerleri değiştirilmektedir. Görevden alınanların yerine idareye tanınan takdir yetkisiyle getirilenler ise sınava dahi girmeden şube müdürü yapılmaktadır. Şu anda 6 bine yakın aday şube müdürlüğü yazılı sınavını kazanıp, sözlü sınava girmeyi beklemekte iken; Bakanlık, 6 bin kişiyi hiçe sayarak, hülle yoluyla gerekli şartları taşımayan kişileri sırf yandaş oldukları için şube müdürü yapmıştır. Sendikamız bu şekilde yapılan atamaların iptalini istemiştir ve konunun yakın takipçisidir.

ÖĞRETMENLERİN KAZANILMIŞ HAKLARI BUDANIRKEN,

KİMSEYİ O KOLTUKLARDA OTURTMAYIZ

MEB’in öğretmenleri 657 Sayılı DMK’nın dışına çıkarmak için çalışma başlattığını, buna göre öğretmenliğe başlayanların ilk bir yıl kadrosuz çalışacaklarını, bir yılsonunda idare çalışmak istemezse, öğretmenlerin görevlerine son verebileceklerini kamuoyuna açıklamıştık. Bu da öğretmenlerin iş güvencesiz hale getirileceği anlamına gelmektedir.

Konuyla ilgili bugüne kadar MEB’den en küçük bir açıklama yapılmamış, iddiamız yalanlanmamıştır. Dolayısıyla bu sessizliğin hayra alamet olduğunu düşünmüyoruz. Sadece bazı internet sitelerinde öğretmenlerin 657 Sayılı Kanun içerisinde özel bir statüye kavuşacağına dair haberler yer almıştır. Acaba gerçekten öğretmenler 657 Sayılı Kanun içinde özel bir statüye mi kavuşturulacak yoksa ince hesaplarla 657 Sayılı Kanun dışına mı çıkarılacak? Buradan net olarak söylüyoruz: Şayet düşündüğümüz gibi öğretmenleri 657 Sayılı Kanun dışına çıkaracak bir çalışma yapılıyorsa, öğretmenlerin iş güvenceleri ellerinden alınmaya çalışılıyorsa, buna göz yumacağımızı hiç kimse beklemesin. Ne yapar eder, o kanun çalışmasını durdururuz. Bakanlık kapısında on binlerce öğretmenle tarihte görülmemiş büyük eylemler yaparız. Üstelik öğretmenlerin, eğitim çalışanlarının kazanılmış hakları budanırken, o koltuklarda kimseyi bir eli yağda, bir eli balda oturtmayız. 800 bin öğretmenin geleceğiyle, iş güvencesiyle, kazanılmış hakları ile kimse oynayamaz. Burası Madagaskar değildir, öğretmenlerimiz de şamar oğlanı değildir.

ÖĞRENCİ ANDI KALDIRILDI, TÜRK MİLLETİ

EN ÖNEMLİ DEĞERLERİNDEN BİRİNİ YİTİRDİ…

Bu eğitim-öğretim yılına damgasını vuran konulardan birisi de 1933 yılından beri okutulan Öğrenci Andı’nın kaldırılması olmuştur. Adına demokratikleşme paketi dedikleri ancak demokratikleşme ile ilgisi olmayan, PKK terör örgütünü meşrulaştırma anlamına gelen paket ile birlikte Öğrenci Andı kaldırılmış; q, w, x harflerinin kullanımının önündeki engeller kaldırılmış; özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitimin önü açılmıştır. Yıllardır bölücü çevrelerin dilinde pelesenk olan konuları hayata geçiren Hükümet, ne yazık ki ırkçı ve ayrılıkçı anlayışın ekmeğine yağ sürmüştür. İdeolojik saplantılarla hareket edenlere hizmet edilmesi kabul edilemeyecek bir durumdur. Bu uygulamalarla birlikte bunca yıl barış ve kardeşçe yaşamış insanlar bugün birbirinden koparılmaktadır. Ayrıca Öğrenci Andı’nın kaldırılması ile birlikte Türk milleti ne yazık ki en önemli değerlerinden biri yitirmiştir.

EĞİTİM ÇALIŞANLARI AY SONUNU GETİRMEK İÇİN

HESAP YAPMAKTAN YORULMUŞTUR

2014 yılında 123 TL, 2015 yılında da yüzde 3+3 zam çalışanlar için büyük bir yıkım olmuştur. Üstelik 2014 yılında memurlar enflasyon farkı alamayacak, öğretmenlerin ek derslerine zam yapılmayacak, tazminatlar artırılmayacak, aile ve çocuk yardımı yerinde sayacaktır. Yolsuzlukların ayyuka çıktığı, olağan dışı gelişmelerin yaşandığı, Türk lirasının dolar karşısında değer kaybettiği bugünlerde ekonomik kriz etkisini giderek hissettirmektedir. 2014 yılının sonunda enflasyonun hedeflenenin çok üzerinde çıkması muhtemeldir. Öğretmen, hizmetli, memur, teknisyen, şef, daktilograf v.b. tüm eğitim çalışanları ay sonunu getirmek için hesap kitap yapmaktan bıkmış usanmıştır. Kimileri ayakkabı kutularına milyon dolarlar yığarken; eğitim çalışanları 10 yıl önceki ayakkabılarını, ayakkabı kutularında muhafaza etmeye çalışmaktadır.

2013-2014 eğitim-öğretim yılının ilk yarıyılı sorunlarla geçmiştir. Bu nedenle Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yarıyıl karnesi kırık notlarla doludur. Mevzu bahis eğitim çalışanlarını fişlemek, yandaş kayırmak, torpil, eğitim çalışanlarının haklarını budamak, hak ve hukuk yemek olunca son derece başarılı olanlar; eğitimin ve eğitimcilerin sorunlarını çözmede en ufak bir başarı gösterememektedir. Şayet Bakan ikinci dönem de aynı performansı sergilerse, sınıfta kalması kaçınılmaz olacaktır. Umuyoruz ki; ikinci yarıyıl eğitimin sorunlarının çözüldüğü, Milli Eğitim Bakanlığı’nın hatalarından ders aldığı, tüm eğitim çalışanlarının ve öğrencilerimizin beklentilerinin karşılandığı bir dönem olur.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur”.

Bu haber 895 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...