“AKP iktidarının cinsiyetçi politikaları sonucunda toplum şiddet sarmalının içine itilmektedir”

25 Kasım 2013 15:02

Eğitim-Sen İl Temsilciliği Başkanı M. Rıfat Gürbüz, AKP iktidarının bugüne kadar cinsiyetçi politika yürüttüğünü savunarak, bu yüzden kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz, istismar ve cinayetlerin arttığını kaydetti.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü dolayısıyla açıklama yapan Gürbüz, şu ifadelere yer verdi: “AKP iktidarının ayrımcılık ve eşitsizlik üreten cinsiyetçi politikaları sonucunda bütün bir toplum şiddet sarmalının içine itilmektedir. Bugün 11 yıllık iktidardan beslenen erkek egemen tahakküm en kirli yüzünü kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz, istismar ve cinayetler olarak göstermektedir.

Rakamlarla geçiştirilmeye çalışılan, çeşitli adli tedbirlerle çözüme ulaştırılmak istenen erkek şiddeti kadınları evlerinde, sokakta ve iş yerlerinde hedef almaya devam etmektedir. Erkek şiddeti sistematik ve yaygın şekilde sürdürülmekte; bizzat iktidardakiler tarafından meşrulaştırılmaktadır. Kimi zaman Başbakan’ın ağzından çıkan bir sözle başlamakta kimi zaman da kamu görevlileri tarafından doğrudan uygulanmaktadır. Her seferinde kadınların bedenleri, emekleri, kimlikleri ve hayatları erkek egemen düzen tarafından şekillendirilmeye çalışılmaktadır.

25 Kasım 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde Mirabel kardeşleri katleden zihniyetin bir benzeri bugün de kadınların etek boylarından tutun da evlerinin içine kadar yaşamın her alanını denetleme çabasındadır. Aynı akıl her gün beş kadının öldürüldüğü, onlarca kadının taciz ve tecavüze uğradığı, çocuk istismarının son derece korkunç boyutlara ulaştığı gerçeğini yok saymaktadır. Kadına yönelik şiddeti sıradanlaştırmaya çalışmaktadır.

Ancak biz kadınlar unutmuyor, unutturmuyoruz! Hangi coğrafyada, hangi iklimde olursa olsun kadınları ikincilleştiren bu sistemle hesaplaşmaya devam ediyoruz.

“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü”nde istatistiklerin aslında hayalleriyle, geçmişiyle, yarınıyla insana dair olduğunu unutmadan, erkek egemen düzenin yarattığı tabloyu açıklıyoruz.

KADIN CİNAYETLERİ, TACİZ VE TECAVÜZ OLAYLARI HIZ KESMEDEN SÜRÜYOR

Kadınlarla erkeklerin aynı evde aile kurmadan birlikte yaşamalarını kendi demokrasi anlayışına uygun bulmayanlar; 2013’ün ilk on ayında 149 kadının en çok kutsal aile üyeleri tarafından katledildiğini bilmiyorlar mı? Onlar görmezden, duymazdan gelse de, bizler biliyoruz ki kadınlar en çok eşleri, eski eşleri, babaları, ağabeyleri ve yakın akrabaları tarafından öldürülüyor. İktidar tarafından her gün yeniden üretilen kutsal aile miti biz kadınlar için ölüm kusmaya devam ediyor.

Cinsel taciz, tecavüz ve istismarın devlet eliyle yürütülmesi ve meşrulaştırılması; bu yıl içinde 148 kadının yaşamlarında büyük yaralar açılmasına neden oldu. Bir değil, iki değil onlarca kadın cinsel tacize ve tecavüze uğrarken, ‘Doğur devlet bakar!’ diyen zihniyet; yeni kurbanlar aramaya devam etmekte; sistemin adaleti hâkimlerin takdir yetkisini arttırmaktadır. Failler bu yolla serbest kalmakta, kadınlar kurban haline getirilmektedir.

Erkek şiddeti, küçük devletçikler olan evlerde, sokaklarda ve iş yerlerinde hayatlarımızı tehdit ederken; devlet kurumlarının taciz ve tecavüz rakamlarının hiç de aşağı kalmadığı ortadadır. Bu sene içerisinde kamu kurumları içerisinde yaşanan 21 olayda 116 kız çocuğu cinsel istismara uğramıştır. İstismarcı devlet görevlilerinin hiçbiri ceza almadığı gibi; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı yetkililere, İstanbul’daki kurumda olduğu gibi, terfi verilmiştir. Bu bir ödüllendirme değil de nedir?

Biz KESK’li kadınlar; şiddetsiz bir toplum, eşitlik ve adalet taleplerimize sahip çıkarak; şiddetin her türlüsüne; tacizlere, tecavüzlere, istismarlara ve katliama sessiz kalmayacak; yaşamın her alanını dönüştürmeye devam edeceğiz.

YENİ İSTİHDAM PAKETİ İLE ÇİFTE SÖMÜRÜYE DEVAM

Kadınlardan geleneksel rolleri içerisinde sonsuz denetime boyun eğmeleri; erkek şiddetini yaşamlarının bir parçası gibi kabul etmeleri beklenmektedir. Ancak; bizler için evlerde, sokaklarda, iş yerlerinde hatta devlet kurumlarının içerisinde karşılaştığımız şiddet, taciz ve tecavüz münferit değildir. Sistemli biçimde erkek şiddetini üreten düzen kadınların hem ev içinde karşılıksız biçimde çalışmasını hem de istihdam edilirken sonsuz sömürüye boyun eğmelerini istemektedir.

Bu bağlamda yeni istihdam paketi tam da bu çifte sömürünün sürdürülmesinin garanti altına alınması için hazırlanmıştır. Önümüzdeki günlerde yasalaşması planlanan bu tasarı ile esnek, kısmi zamanlı ve evden çalışma gibi yeni modeller gündeme getirilmekte; kadınların istihdama ucuz iş gücü olarak katılmaları hedeflenmektedir. Tam da ‘üç çocuk’ ‘üçte yetmez beş çocuk’ dayatmalarına denk düşen biçimde; kadınlardan ev içlerinde cinsiyetçi iş bölümüne boyun eğmeleri beklenmektedir. Böylece hem ev içinde eş, annelik gibi geleneksel roller aksatılmayacak, hem de işgücüne ucuz ve taze kan sağlanacaktır. Eğitim, sağlık gibi tüm kamu hizmetlerini özelleştiren, kreş açmayarak bakım emeğini kadınlara yükleyenler müjde diye sundukları paketle biz kadınlar için yeni hak kayıplarını gündeme getirmek istemektedirler.

Bu hak kayıplarına dikkat çekmeye çalışan, emek ve demokrasi mücadelesi verenler de erkek devletçe tutsak edilmektedir. 12 KESK’li kadın hala cezaevinde tutulmakta, birçoğumuz hakkında her gün yeni davalar açılmaktadır. Tutuklama, gözaltı ve yargılama yoluyla sessizleştirilmeye çalışsak da biz KESK’li kadınlar; daha önce olduğu gibi bizi eğitim, sağlık, hukuk ve istihdam politikaları ile geleneksel kutsal aile mitleriyle kuşatma çabasında olanların emeğimiz ve bedenimiz üzerinde kurmaya çalıştığı denetimine karşı çıkmaya; örgütlenmeye, değiştirmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz.

BARIŞ SÜRECİNDE BİZ KADINLARIN TALEPLERİ GÖRMEZDEN GELİNİYOR

Silahların sustuğu, çatışmaların yaşanmadığı, savaşa bağlı ölüm haberlerinin gelmediği bir döneme girdik. Ancak; herkesin malumudur ki; iktidarların gerekli mekanizmaları oluşturarak toplumun her kesiminin katkılarıyla yürütmesi gereken demokratikleşme sürecinde biz kadınların talepleri görmezden gelinmektedir.

Biz kadınlar savaş boyunca eril şiddetin her türlüsüne karşı verdiğimiz direnişi barış için vermeye devam ediyoruz. Bizler için zaten var olmayan sınırlara örülen duvarlara karşı; erkek egemen düzenin tüm duvarlarını yıkma mücadelesi vermeye; eşit, adil ve demokratik bir yaşam için örgütlü gücümüzle direnmeye devam ediyoruz.

Dün Mirabel kardeşlerdik; bugün panzerlerin önüne korkusuzca çıkan kırmızılı ve siyahlı kadınlarız. Biz, utanç duvarlarına karşı bedenini ölüme yatırmaktan çekinmeyen; emek, özgürlük, adalet ve barış mücadelesinde adım adım, ilmek ilmek yaşamı örenleriz.  25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü eylemliklerimizle; Gezi Direnişinde kadın dayanışması ve mücadelesini yükselten kadınların sesini sesimize kattığımızın bir ifadesi olarak iş yerlerimizde kırmızılar giyiyor;

“Bedenimiz, kimliğimiz, emeğimiz ve hayatlarımız bizimdir!” diye sesleniyoruz.

ŞİDDETSİZ BİR TOPLUM, ADALET, EŞİTLİK VE BARIŞ İÇİN DİREN KADIN!”

 

Bu haber 962 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...