Sorun Kangrene Dönüşmeden-2

13 Nisan 2013 11:02

Op.Dr.Levent Başyiğit                                                                                                                                                      

Türkocakları Isparta Şubesi Başkanı

 

Sorun Kangrene Dönüşmeden-2

 

 Bir diğeri içinde bulundukları çaresizliği şu sözlerle anlatıyor: “Ben 20 yıllık korucuyum. Teröre teslim olsaydık korucu olmazdım. Barış süreci gelirse kan davasına dönüşebilir. Bu durum önümüze gelecek biliyorum. Adamın oğlu dağda ölmüş ve biliyor ki biz o gün operasyondayız. Dolayısıyla bunu bizden biliyor. Hemen yanı başımızda Diyarbakır’dan Batman’dan Beyazsu’ya pikniğe gelenler var. Ben daha çocuklarımı Beyazsu’ya pikniğe götüremedim.” Bir başkası bu sistemin kendilerini nasıl kilitlediğini, köylerine kısılıp kaldıklarını şöyle anlatıyor: “Çocuklarımızı okutamıyoruz. Ben köyden ilçe merkezine gönderemediğim için liseden sonra çocuklarımı okutamadım. Kaçırılır diye korkuyordum. Bu sürecin en fazla mağduru da koruculardır.”

 

PKK’nın Kandil’deki yöneticileri Öcalan’ın ilettiği talimatları “stratejik plân” diye nitelendiriyorlar. Bazı çekincelerin olmasına rağmen, Öcalan ve devlet temsilcileri arasındaki görüşmelerin sonuçta belirledikleri hedeflerine ulaşacakları zemini hazırlayacağına inanıyorlar. İmralı’da nelerin konuşulup nasıl bir mutabakat sağlandığını az sayıda insanın dışında kimse bilmiyor. Ancak örgütün elebaşıları Öcalan’a güveniyorlar; geri adım atmayacağına inanıyorlar. O’nun siyaset kanallarını kullanarak daha ileri bir hamleye hazırlandığını düşünüyorlar. Suriye’de PYD’nin kontrolüne aldığı bölgedeki hâkimiyetlerini güçlendirerek sürdürmek üzere, Türkiye’nin vakit geçirmeden teminat vermesini talep ediyorlar.

 

Bu isteğin anlamı açıktır; Türkiye’de önümüzdeki aylarda yapılmasını bekledikleri anayasal ve yasal düzenlemelerle eyalet sisteminin en esaslı ayağı olan bölgesel özerkliği elde etmeyi bekliyorlar. Buna paralel olarak Suriye ayağının da devreye girmesi durumunda, İran tarafından gecikme olsa bile, Öcalan’ın tahayyül ettiği dört bölgede devletin devre dışı bırakıldığı konfederal yapının kurulacağını hesaplıyorlar.

 

PKK, akıl aldığı, her türlü desteği sağladığı uluslararası güç merkezlerinin yönlendirmesiyle “stratejik” diye nitelendirilen büyük bir hamleye hazırlanırken, Türkiye’de “sorun çözülüyor, barış geldi geliyor” havası yayılarak toplum adeta hipnotize ediliyor. İnsanların düşünme melekeleri uyuşturuluyor. Bölge insanı hazin bir terk edilmişlik duygusuyla PKK’nın insafına bırakılıyor.

 

 Öte taraftan şehit astsubay İlhan Hamlı’nın annesi 76 yaşındaki Bedriye Hamlı Başbakan’ın “helalleşelim” çağrısına yüreğinden kopup gelen isyanla haykırıyor: “Sayın Başbakan şimdi helalleşme zamanı diyor, biz kimsenin kanını akıtmadık. Kimsenin de canını almadık. Kiminle neyi helalleşmemiz isteniyor? Sanki evimizin camını kırdılar, sanki bahçemizden habersiz erik çaldılar. Bu neyin helalleşmesi? Benim ciğerimi söktüler, beni ciğersiz bıraktılar. Biz kimseye bir şey yapmadık, biz kimseye düşman olmadık. Kimse benim şehidimin kanıyla helalleşmeye kalkışmasın. Bu hak kimsenin değil. Ne akil insanlar, ne de başkası bu hakkı kendisinde görmesin. Şehitlerimizin kanıyla kimse helalleşemez.”

 

Masa başında siyasi beklentilerle projeler üreterek, Türklük olgusunu yok sayarak, etnisiteye indirgeyerek, kurucu unsur olduğunu inkâr ederek hesaplar yapmak kolay görünse bile bu tahayyüllerle sorunun çözülemeyeceği ortada. Tam tersine gerçekler görmezlikten gelinerek keyfi adımlar atılmaya çalışıldıkça toplumsal boyutu daha da derinleşir; kangren haline gelmesi kaçınılmaz olur.

 

                                                                                              

Bu haber 668 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...