Eğitim Sen:“ Öğretmenlere verdiği sözleri tutmadı”

21 Mart 2013 10:35

 

 

Eğitim-Sen İl Temsilciliği AKP’nin 2002 seçim bildirgesinde vermiş olduğu sözleri tutmadığını ve öğretmenlik mesleğinin toplumda hak ettiği itibarı yakalayabilmesi için öğretmenlerin nitelikleri artırılacak, buna paralel olarak özlük hakları ve çalışma şartları iyileştirilmediğini bildirdi.

 

Eğitim-Sen İl Temsilciliği’nden yapılan yazılı açıklamada, öğretmenlik mesleğinde gelinen nokta gözler önüne serildi. AKP Hükümetinin verdiği sözleri tutmadığını belirten Eğitim-Sen İl Temsilciliği şu açıklamalarda bulundu: “AKP 2002 seçim bildirgesinde; “Öğretmenlik mesleğinin toplumda hak ettiği itibarı yakalayabilmesi için öğretmenlerin nitelikleri artırılacak, buna paralel olarak özlük hakları ve çalışma şartları iyileştirilecektir” denilmesine karşın, 10 yıllık AKP iktidarında öğretmenlik mesleğinin toplumda hak ettiği itibarı yakalaması bir tarafa, yapılan açıklamalar ve uygulamalarla öğretmenler bu dönemde büyük bir itibar kaybına uğramıştır. Öğretmenler az çalışıyor, üç ay tatil yapıyor, dünyada en fazla devamsızlık yapan öğretmenler bizim ülkemizde denildi. ADEY, RİDEF, RİTA gibi yeni angaryalar sırtımıza yüklendi. Yetmedi, yüzde 4’lük zam bizlere reva görüldü. Ataması yapılmayan işsiz öğretmenlerin hayatı bir bir sönerken, Milli Eğitim eski Bakanı Ömer Dinçer genç arkadaşlarımıza “gidin kendinize başka iş bulun, özel güvenlik olun” dedi. Üstüne yeni eğitim fakülteleri açıldı, işsizlik hükümet eliyle perçinlendi. Böylelikle ücretli öğretmen arkadaşlarımız, üç kuruşa mahkum edildi. Öğretmenlere verilen bu değeri kabul etmiyoruz! Biz bu şekilde yönetilmek istemiyoruz! Öğretmenlere bir özür borcunuz var. Biz bu borcun ödenmesini istiyoruz.

Öğretmenlerin yıllık çalışma saati ortalaması OECD ülkeleri içinde 1675 saat iken, Türkiye’de öğretmenler 1816 saattir. Türkiye’de öğretmenler, OECD ortalamasına göre 141 saat daha fazla çalışmaktadır. Geçmişten bugüne doğru baktığımızda OECD ülkeleri içinde öğretmenlerin yıllık toplam çalışma sürelerinin düzenli olarak arttığı tek ülke Türkiye’dir.

Özel öğretim kurumlarını desteklemek için peş peşe yasal düzenlemeler yapılıp, özel okullara bizlerden alınan vergilerle teşvik ve vergi kolaylıkları getirilirken, kamu okulları kendi kaderine terk edildi. Bu da yetmezmiş gibi son 10 yıl içinde okullar kar-zarar hesabıyla, tıpkı piyasada faaliyet gösteren “şirketler” gibi “işletilmeye” başlandı. Özel okullara teşvik adı altında kamu kaynaklarının sermaye hibe edilmesini kabul etmiyoruz.

Okullarımızın fiziki ve alt yapı sorunlarını gidermek için işletmeci mantıkla hareket etmeye devam edecek misiniz? Etmeyecekseniz, bugüne kadar izlenen politikalar nedeniyle, kamuoyunda türlü açıklamalarla emeği aşağılanan biz öğretmenlerden ve toplumdan özür dilemeyi düşünüyor musunuz?

Eğitime bütçeden yeterli pay ayrılmaması nedeniyle öğretmenler öğrencilerden çeşitli adlar altında para toplamaya zorlanan birer “tahsildar” durumuna düşürüldü. Bugün okullarda para toplama uygulamasının sorumlusu okul müdürleri ya da öğretmenler değildir. Sorumlusu eğitimde yaşanan her türlü sorunun faturasını eğitim emekçilerine kesen AKP iktidarının politikaları ve bu politikaların yürütücüsü Milli Eğitim Bakanlığıdır. Eğitim bütçesini arttırmak ve okullara yeterli ödenek ayırmak için bir planınız var mı? Varsa bu konuda nasıl bir politika izlemeyi düşünüyorsunuz?

Eğitim sistemimiz yürütülen projelerle adeta “cilalı proje” devrini yaşıyor. Büyük şirketlere rant yaratan, kamu kaynaklarını sermayeye aktaran ve onların köklü bir şekilde eğitim sistemimize yerleşmesine neden olacak FATİH Projesi, Kamu Özel Ortaklığı gibi projelerden vazgeçmeyi düşünüyor musunuz?

4+4+4 düzenlemesi bizlerin görüşleri alınmadan, tüm itirazlarımıza rağmen biz yaptık oldu mantığıyla hayata geçirildi. Öğretmenler ve öğrenciler, sık sık değişen eğitim politikaları nedeniyle siyasi iktidarın ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın elinde adeta oyuncak oldu. Öğretmenleri ve eğitim emekçilerini yok saymaya devam edecek misiniz?

4+4+4 üzerinden okulların ayrılması ile birlikte sınıf öğretmeni başta olmak üzere binlerce öğretmen norm fazlası durumuna düşürüldü. Norm fazlası sorunu ve özür grubunda yaşanan diğer sorunlar nedeniyle öğretmenlerin aile düzeni parçalandı. Öğretmenlerin ilerde böylesi mağduriyetlerle karşılaşmaması için bugüne kadar bir çözüm üretilmedi. Önümüzdeki dönem de bu sorun karşısında nasıl bir çözüm öneriyorsunuz?

Önceki yıllarda özür grubu atamalarında bu kadar çok sorun yaşanmazken, bu yıl eş durumu, eğitim ve sağlık özrü atamalarında binlerce öğretmenimiz ailesinden koparıldı. Özür grubu atamalarında öğretmenleri mağdur etmeye devam edecek misiniz?

Sınıf öğretmenleri, 72 ay ve üzeri çocukların eğitimine yönelik olarak eğitilmektedir. Okul öncesi dönemde olması gereken ancak ilkokula kayıtları yapılan 60-72 aylık çocukların sınıf öğretmenleri tarafından eğitilmesi eğitim bilimini yok saymak

Seçmeli derslerle birlikte artan ders saatleri ikili eğitim yapılan okullarda bir günlük müfredata nasıl sığdırılıyor? Ortaokulların bazı günler sabah alacakaranlıkta derse başlayıp, ilkokullar akşam 19.20’de dersten çıkması sorununu nasıl çözeceksiniz?   

4+4+4 düzenlemesi sonrasında çok sayıda öğretmen, alan değiştirerek yabancısı olduğu alanlarda görev yapmak zorunda bırakıldı. Uyguladığınız politikalar birçok öğretmenimizi hiçbir pedagojik formasyonu olamadan zihinsel engeliler öğretmenli yapmaya zorladı. Bu uygulama öğretmenlerin ve eğitimin niteliğine nasıl etki yapmıştır? Öğretmenlerimizi yan alan değiştirmeye zorlayarak içinde bulundukları psikoloji hakkında bilginiz var mı?

Milli Eğitim Bakanı 4+4+4’e ilişkin sorunları dile getiren bizleri her fırsatta suçlamak yerine, acaba hata mı yapıyoruz diye hiç düşünmekte midir?

Eğitimde benimsenen esnek çalışma uygulamaları aynı işi yapan farklı statülerde öğretmen istihdamını gündeme getirdi. Kariyer basamakları ve performans değerlendirme uygulamaları öğretmenler arasında dayanışma duygusunu öldürmekte ve “amirin” subjektif değerlendirmesiyle desteklenen rekabeti pekiştirmektedir. Bu uygulamalardan vazgeçmeyi düşünüyor musunuz?

Bugün eğitimin ihtiyacı, amirinin dediğini gözü kapalı yerine getiren itiraz etmeyen kapıkulu öğretmenler mi yoksa sorgulayan, hakkını arayan “gerçek sendikalarda” örgütlenen bilimsel eğitimin ilkelerini yerine getiren öğretmenler midir?

Kalabalık sınıflar, okul öncesi çağdaki çocukların zorla ilkokula kayıt edilmesi vb sorunlar eğitimi ve öğretmenlerin mesleklerini sağlıklı bir şekilde yapmalarını engelliyor. Bu konulara ilişkin çözüm politikalarınız nelerdir?

4+4+4 sonrası getirilen zorunlu seçmeli derslerle birlikte zorunlu din dersi uygulaması kaldırılmak bir yana iyice eğitim sisteminin içine yerleştirilmiştir. Bu dersler, bu ülkenin farklı inançtaki vatandaşları arasında bir ayrımcılığa zemin teşkil etmiyor mu? Laik eğitimden ne anlıyorsunuz?

Başbakan, haklı olarak Almanya’da yaşayan Türk çocuklarının kendi anadillerinde eğitim alamamasını eleştirmiş ve bunu asimilasyon ve insanlık suçu olarak nitelendirmişti. Peki, Türkiye’de anadilinde eğitim hakkının kullanılmasına ilişkin somut bir modeliniz var mıdır? Varsa nedir?

Demokratik haklarını kullandıkları ve sendikal çalışmalara katıldıkları için her yıl çok sayıda öğretmen soruşturma geçiriyor, cezalandırılıyor ya da sürgün ediliyor. ALO 147 uygulaması, sorunların çözüm aracı değil, hukuksuz ve siyasi cezalandırma aracı olarak işlev görüyor. Okullarda şiddet, taciz vb. sorunların çözümü sizce bu mudur?

Facebook, twitter gibi sosyal medya araçlarında, hükümeti eleştiren düşüncelerini paylaşmaları nedeniyle çok sayıda öğretmen hakkında soruşturma başlatıldı. Bu tür baskıcı uygulamalardan vazgeçmeyi düşünüyor musunuz?

Yeni yönetici atama kılavuzunu yayınladınız. Doğrudan parti il binalarından yönetici atamanın önünü açtınız. Niyetiniz gerçekten eğitim kurumlarına yönetici atamak mı yoksa siyasal kadrolaşmanın önünü açmak mı?

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda değişikliğe gidilerek iş güvencemizin tamamen ortadan kaldırılmasını amaçlıyorsunuz. 

4+4+4 düzenlemesini eğitim bilimcilerin, sendikamızın tüm itirazlarına rağmen zorla çıkarttınız. Yeni sistem gerek okula başlama yaşı, gerekse zorunlu seçmeli ders uygulaması ile pedagoji biliminin ilkelerini ayaklar altına almış, binlerce öğretmenimiz, öğrencimiz okullarından adeta sürgün edilmiştir. Yapılması gereken öğretmenleri norm fazlası durumuna düşürüp sürgüne zorlayan, eğitim bilimini yok sayan, okul öncesi eğitimi alması gereken çağda çocuklarımızı ilkokul sıralarına zorlayan eğitimi kamusal olmaktan tamamen çıkartacak uygulamaları hızlandıran ve daha bir çok mağduriyet yaratan bu yasanın derhal geri çekilmesidir.”

Bu haber 732 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...