“Vatandaşın refahını arzuluyoruz”

25 Şubat 2013 21:39

AK Parti Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç, Türkiye’de 10 yıllık süreçte Isparta’da dahil tüm illere ciddi anlamda destek yağdırdıklarını ifade etti. Bilgiç, vatandaşın bugünkü durumunu da gözler önüne serdi ve takibe düşen kredilerin nüfusa oranla Isparta’da sadece yüzde 2,8 olduğunu bildirdi.

10 yılda Isparta’da çok şeyin değiştiğini belirten Bilgiç, verilen hibe ve destekleri rakamlarla ortaya koydu.

BİZİM ZAMANIMIZDA 52 ALANDA DESTEK VERİLDİ

AK Parti zamanında Isparta’ya 52 farklı alanda destek verildiğini aktaran Bilgiç, “Eğitim diyoruz; 76 üniversite ile almışız 168 üniversiteye çıkarmışız. İşte Süleyman Demirel Üniversitesi. 200 bin m2 kapalı alandı biz aldığımızda, bugün 480 bin m2’leri buldu. Sadece bizim üniversitemizin 243 milyon lira devletin genel bütçeden vermiş olduğu bir bütçe var.

Devlet ticari hayatın içinde olmaz ama destekler. Bunun Isparta’da ölçeğini söyleyeyim; Isparta’da en fazla konuşulan şeylerden biri tarım. Tarıma bugüne kadar ciddi destek vermişiz. Takipteki kredilere baktığımızda; Ziraat Bankası’nın vermiş olduğu her 100 lira kredinin 34,5 lirası takibe düşüyor. Bugünkü oran %2,7. Halk bankasındaki takipteki kredi oranı %41,27 idi şu an ise %2,9’a düştü. Isparta’da kullandırılan toplam kredi hacmi; 2 milyar 594 milyon lira. Toplam takibe düşen rakam, 74 milyon 269 bin lira. Yani %2,8’ takibe düşmüş. Isparta’da vatandaşlarımız kişi başına 6127 lira kredi kullanmış. 563 milyon lira Isparta’da tüketici kredisi kullanılmış. Konut kredisi 283 milyon lira. Tarıma bakıyorsunuz 289 milyon lira. 10 yıl içerisinde Isparta’ya 180 trilyon hibe yapmışız. Bir önceki iktidar dönemine baktığımızda ise bu rakam 10 milyon lirayı bulmuyor. 52 tane destek var. Bu desteklerin yaklaşık 30 tanesi bizim dönemimizde getirildi. Yeterli mi, yetmez. Biz vatandaşın refahını arzu ediyoruz” dedi.

BİZİM 3 TANE KIRMIZI ÇİZGİMİZ VAR

Öte yandan ülke gündeminde yaşananlar hakkında AK Parti’nin tavrı konusunda bilgiler veren Bilgiç, şunları söyledi: “Terör tabi Türkiye’nin uzun yıllardır 1980’li yılların öncesinden başlayan, 1984 yılında da PKK terör örgütünün başlatmış olduğu silahlı eylemler üzerinden çok uzun bir süre geçti ve yıllardır da bu ülkede iktidara gelmiş olan bütün hükümetler bir şekilde askeri tedbirlerle, güvelik tedbirleri ile terör örgütüyle mücadeleyi sürdürüyor. Bugün gelinen noktada, son 10 yılda AK parti hükümeti dönemine baktığımızda bu mücadelenin çok daha farklı boyutlara taşındığını görüyoruz. İş sadece bir terör örgütü ile mücadele meselesi değil, yıllarca o bölgede yaşayan vatandaşlarımız maalesef devletin terörle mücadele noktasında içerisine düşmüş bulunduğu acziyetten dolayı hakikaten çok zulüm çektiler. Öyle bir noktaya geldi ki yıllar içerisinde, maalesef devlet belli bir noktada terörist ile vatandaşı da ayıramaz hale geldi. Zaman zaman çift taraflı mağduriyeti oradaki vatandaşlarımız yaşadı. Çok büyük baskılar altında kaldılar. Bugün terörün sonlandırılması noktasında çok ciddi çalışmalar yapıyor AK parti. Bizim üç tane kesin kırmızı çizgimiz var. Tek bayrak, tek millet, tek devlet, tek vatan. Bizim temel kırmızı çizgimiz bu. Bunun ışığında her türlü yasal ve meşru yolları kullanarak devlet olarak, hükümet olarak biz bu terör örgütünü bitirmek üzere adım atıyoruz. Böyle bir süreç yaşanırken, bu süreci sabote edilmek arzusu içerisinde, vatandaşlar provoke edilerek sanki terör örgütü ile müzakere varmış havası yaratılmak isteniyor. Bu son derece yanlış. Devlet, terör örgütü ile asla müzakere masasında değil. Terör örgütü silahını bırakana kadar, güvenlik güçleri tarafından yapılan bütün

operasyonlar sonuna kadar devam ettirilecektir. Geçtiğimiz 1 yıl içerisine baktığımızda, 2000 teröristin etkisiz hale getirildiğini ya da teslim olduğunu görüyorsunuz. Terör örgütü artık köşeye sıkışmış vaziyette. Hâl böyle iken süreç içerisinde, devlet kendi elinde olan terörist başı Abdullah Öcalan da çözüme gitme noktasında kullanılabilecek bir argümansa tabi devlet bunu da kullanacak. Çünkü bizim önceliğimiz terörün sonlandırılması. Analar ağlamasın diyoruz. Herkes bunu söylüyor. Anneler ağlamasın diyeceksiniz, ama öbür taraftan da bu süreci provoke etmek için her şeyi yapacaksınız. Bu doğru değil. O zaman bizim birinci önceliğimiz bu kanı durdurmak ve terörü sonlandırmak. Bunun için ne gerekiyorsa yapılır. Burada İmralı’ya kim gidecek ya da gitmeyecek? Bu tabi ki Adalet Bakanlığının iznine tabidir. Kimin gittiği çok önemli değil. Ama netice itibariyle geri dönüşte terörün son bulmasına yönelik bir ilerleme kaydediliyor mu bu önemli.

40 BİN YATAK YENİLENECEK

Öte yandan sağlıkta kamu özel işbirliği konusu bildiğiniz üzere komisyonumuzdan geçti ve yasalaştı. Bundan sonra tamamen finansman modeli uygulanacak. Bu nedir? Milletimizin ihtiyacı olan kaliteli hizmeti almaları adına süratle 40 bin yatağın yenilenmesi gerekiyor. Siz bunu Sağlık Bakanlığının yatırım programları içerisinde yaptığınız zaman 15 – 20 yılda anca tamamlarsınız. Biz en geç 2016 yılına kadar 37 hastaneyi tamamlamayı hedefliyoruz. Bu asla ve asla özelleştirme değil. Yüklenici firmalar, binayı yapacaklar, içinin mefruşatını koyacaklar ve içinin sabit tıbbi donanımını koyacaklar ve devlete kiraya verecekler. Sağlık Bakanlığı da bu hastaneleri kendisi işletecek. Bunun yanı sıra, P1 hizmetler dediğimiz zorunlu hizmetler var. Bunları da zaten şu an mevcut hastanelerimiz satın alıyor. Bunlar nedir, bakım onarım hizmetleri gibi. Bu P1 hizmetleri de satın alma yoluyla bunu şirketlerden almaya devam edecek Sağlık Bakanlığımız. Bir de opsiyonel hizmetler dediğimiz P2 hizmetler var. Bu hizmetler; mesela yardımcı sağlık hizmetleri, laboratuarlar, görüntüleme makineleri, güvenlik, temizlik, vs. gibi şeyler. Bunlarla ilgili olarak satın alması yapılacak. Vatandaşımızın hastaneye gitmesini engelleyecek bir durum yok. Burada temel nokta şu; vatandaşımızın daha iyi sağlık hizmeti alması için bunu yapıyoruz.

Mesela Isparta Hastanemiz; yaklaşık olarak bina kullanım bedeli olarak 40 milyon lira, 12 milyon lira da P1 hizmetlerle ilgili kısmı yapıldı. Ama daha P2 hizmetler, ticari alanlar ile ilgili bir şey yok. Onların görüşmeleri devam edecek. Bizim yapmış olduğumuz düzenlemeye göre; tekrar firmalarla bir pazarlık süreci başlatıyoruz. Devlet kendi borçlanıp da buları yapabilirdi ancak özel sektör son derece güçlü. Burada bir tek şey, finansman maliyetinin daha da aşağı çekmek.

BİZDEN ÖNCE DEVLET VATANDAŞINA BORÇLUYDU

Diğer taraftan Bize bunu sorgulayanlara ben şunu hatırlatmak istiyorum. Bakın 2001 krizine. Bu ülkedeki 21 bankayı batırdılar m? Bu 21 banka için, bunun bize maliyeti bileşik faiz hesabıyla 231 milyar lira ödedik AK parti olarak. Devlet vatandaşa borçluydu. Vatandaşına borlu olan bir devlet olur mu? Biz bunu ödedik AK parti olarak. KEY ödemesi demişlerdi. Vatandaştan Konut Edindirme Yardımı adı altında maaşlarından para kesmişlerdi. 3,5 katrilyon para ödedik. Bütün bunların yanı sıra, 23,5 milyar lira IMF’ye borç vardı, bunu ödedik. Şu andan 400 milyon liraya düştü, onu da Mayıs ayında ödüyoruz ve kapatıyoruz. IMF ile bir ön anlaşma yaptık. IMF’nin nakit ihtiyacı vardı diğer ülkelerde kriz olduğu için 5 milyar lira borç verme taahhüdünde bulunduk. Borç alan bir ülkeden borç veren bir ülkeye döndük.

Şu anda Türkiye’de, başlatılmış ve yürüyecek olan projelerle beraber Türkiye’deki devletin yapacağı yatırım, 400 milyar lira. Şu an fiili olarak 184 milyar lira yatırım yapmışız. 46 milyar lira 2013 yılı yatırım programı var. Buradan Ulaştırmaya 14 milyar lira ayrılmış. Isparta’yı konuşuyoruz, Dereboğazını konuşuyoruz, Gelincik’i konuşuyoruz. Uçağı konuşuyoruz, hızlı treni konuşuyoruz. Peki, bunlar nasıl gelecek? Kim yapacak? Hızlı treni kimse hayal bile edemiyordu bu ülkede. 16 bin km bölünmüş yol yapmışız biz. Bütün

cumhuriyet tarihinde yapılan bölünmüş yol rakamı 6 bin km idi. Sadece kara yollarına yapmış olduğumuz yatırım 90 milyar lira. Hava yollarına 8 milyar lira. Demiryollarına 25 milyar lira yatırım yaptık. Sadece bu sene yüksek hızlı tren ve demiryollarına 8,3 milyar liralık bir yatırım bütçesi var.”

 

 

Bu haber 900 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...