Türksüz, Türkiyesiz Süreçler Çözüm Değil Çözülme Getirir-2

31 Ocak 2013 17:47

Op.Dr.Levent Başyiğit                                                                                                                                              

Türkocakları Isparta Şubesi Başkanı

Türksüz, Türkiyesiz Süreçler Çözüm Değil Çözülme Getirir-2

 

Bu tarihî tecrübeye rağmen, etnik bölücü terörü sonlandırmak için çözüm arayışları çerçevesinde giderek yaygınlaşan ve Türklüğü etniklik içine hapsetmek isteyen bir yaklaşımı savunmak son derecede yanlıştır. Bunun bizi ulaştıracağı menzil muhataralı bir menzildir; bu gidiş maalesef etnik ya da mezhebi kökeni, aidiyeti ne olursa olsun bu topraklarda yaşayan hiçbir grubun menfaatine bir seyir takip etmiyor. Unutmayalım ki  bizler, Hıristiyanlığın en kadim topraklarını bin yıl önce fethetmeye başlayan, kısa zamanda Türkleştirip İslamlaştıran ve bu toprakları, Balkanları ve Orta Doğuyu Müslüman Türk kültürüyle tanıştıran bir ecdadın mirasını taşıyoruz. Bu mirası sadece Müslümanlık olarak algılayanlar bu Müslümanlığın aslında ve aynı zamanda Türklük olduğunu idrak edemiyorlar.

 

Şunu açıkça ifadede yarar var: Kürt kökenli yurttaşlarımızın yakın geçmişte uğradıkları bazı mağduriyetlerin, 12 Eylül sonrasında ana dilde konuşmanın yasaklanmış olmasının etnik milliyetçiliği derinleştirmenin sadece bahanesi olduğunu anlamamak safdilliktir. 2000’li yıllarda yapılan onca iyileştirmelere rağmen taleplerin azalmak yerine sürekli yükseltildiği ve neticede iki milletli bir yapının inşası anlamına gelecek uygulamalara dahi gidildiği açıkça ortadadır. Türkçeyi bildikleri, hatta ana dillerinden daha iyi bildikleri halde ısrarla ana dilde savunmayı gündeme getirenlerin talepleri yasalaştırılmak suretiyle iki resmî dile giden yol açılmıştır. Ana dilde eğitim gibi masum bir sloganla bu sürecin ilerlemesi yönünde adımlar atılması teşvik ediliyor. Halbuki Türkiye’nin birliğinin ve bütünlüğünün muhafazası, ana dilde değil millî dilde temel eğitimi esas almaktan geçer. Bu temel doğrudan vaz geçmemek şartıyla diğer dillerin öğrenilmesi ve öğretilmesi mümkündür ve bu elan yapılmaktadır.

 

Milliyetçiler, Türk milleti kavramının kapsayıcı ve içerici bir mahiyet taşıdığını, dolayısıyla Kürt veya başka etnisitelere mensubiyet hisseden yurttaşlarımızı da ihtiva ettiğini savunuyor. Bu fikri yani Türk milleti kavramının etnik ayırım yapmadan ülkede yaşayan herkesi kucaklayıp kapsadığını savunmak, bununla mutabık olmayanlar tarafından fikir olarak eleştirilebilir ama asla ırkçılık olarak suçlanamaz. Irkçılık, insanları mensup oldukları köken dolayısıyla ötekileştirmektir. Halbuki bu toprakların üst kimliği olarak Türklüğü savunmak hiç kimseyi ötekileştirmemek, herkesi kucaklamaktır. Türkiye Cumhuriyeti de esas itibariyle Osmanlı bakiyesi Müslüman anasır (unsurlar) temelinde kurulmuş ve bu ahaliyi Türk milleti olarak tanımlamıştır. Bir etnik gruba mensup olanların bir kısmı kendilerini Türk olarak ifade etmek istemeyebilir; ne var ki, yapılan bütün araştırmalar bu ülke insanlarının yüzde 90’ının kendisini Türk olarak ifade ettiğini hatta yüzde 85’inin Türk olmaktan gurur duyduğunu gösterirken Türklüğü neredeyse gizlenecek bir kimliğe dönüştürme gayretlerinin etnik meseleyi çözmeyeceğini ama millî kimliğin çözülmesine sebebiyet vereceğini görememek sadece basiretsizlik değil aynı zamanda  hamakattir.

 

Bugün dünyanın ve Türkiye’nin şartları değişmiştir. Ancak bu ülkeyi yönetenler, etnik milliyetçiliğin 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başlarında yol açtığı felaketler iyice düşünülmeden atılacak adımların bu ülkeye nelere mal olacağını iyi anlamak durumundadır. Çözüm diye sunulan parlak fikirlerin er ya da geç bu coğrafyanın tarihiyle ve gerçekleriyle uzaktan yakından ilgisiz olduğu ortaya çıkacaktır. Temennimiz bunun anlaşılmasının bu ülke insanlarına, tarihteki bazı örnekleri gibi, pahalıya malolmamasıdır. Bu ülkenin namuslu ve vatansever aydınlarına düşen görev, tarihin apaçık ihtar ettiği dersleri iyi anlayıp anlatmaktır.

 

Yirmi birinci asırda büyük güç olacaksak, bu topraklarda huzur, büyüme ve refahı sağlayacaksak bu etnikçi siyasetin diline teslim olarak değil, birlik ve bütünlüğümüzü pekiştirmekle mümkün olacaktır. Tarihimizi ve tarih içinde oluşmuş müşterek kimliğimizi inkâr ederek ya da gizleyerek var kalacağımızı, hatta dünyada büyük güç olacağımızı zannedenler yanılgı içindeler. Anayasadan Türklüğü çıkarmak, Türkçenin yanına yeni resmî dil(ler) eklemek kesinlikle tedbir değil taviz olarak algılanacağı ve netice vermeyeği gibi çözülmeyi de hızlandıracaktır. Yapılması gereken, farklılıkları ne olursa olsun bu ülkedeki herkesin bir bütünün parçaları  olduğu fikrinin pekişmesi istikametinde ortak kimliği (Türklük) ve millî dili (Türkçe) savunmaktır.

 

Bu haber 757 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...