“Aslında biz Balkanları binbeşyüz yıl önce kaybetmişiz”

21 Ocak 2013 19:30

Türk ocakları Isparta şubesinin 18.01.2013 tarihli Cuma sohbetinin konuğu Türk Ocakları Hanım Kolları Genel Başkanı, Genel merkez yönetim kurulu üyesi  Prof. Dr. Filiz Avşar konusu ise “Türk tarihinde balkanların önemi ve bugünkü balkan coğrafyasının siyasi, ekonomik ve sosyal panaroması ‘’ oldu. Türkocağı konferans salonunda yapılan sohbet, çoğunluğu SDÜ öğrencilerinin oluşturduğu seçkin bir dinleyici topluluğu ve Türk Ocağı üyelerinin yoğun katılımlarıyla gerçekleşti. Toplantının açılış ve sunuş konuşmasını Isparta Türk Ocakları Şubesi  Başkanı Opr.Dr.Ş.Levent Başyiğit yaptı.’’ Türk Ocakları Hanım Kolları Genel Başkanı sayın Prof. Dr.Filiz Avşar hanımefendinin Türk Ocağının cuma sohbet konuğu ve Isparta şubemizin cumartesi günü gerçekleşecek olan Genel kurulda hazır bulunacak olması nedeni ile şeref duyduklarını dile getirdi. Ayrıca Balkan Türklüğünü ve balkan coğrafyasında çok kıymetli araştırmaları ve önemli çalışmaları olan bir bilim kadınından balkanları dinleyebilmenin büyük bir heyecan ve mutluluk duymamıza vesile olduğunu ifade etti.                  

Bir buçuk saat süren sohbetinde Genel Başkan Prof. Dr. Filiz Avşar Balkanlar konulu konferansını özetle şöyle anlattı:

‘’ Tarihimizden gelen bir gelenek ile biz Türkler Balkan coğrafyasını Evlâd-ı Fatihan olarak anar ve isimlendiririz. Fatih Sultan Mehmet balkanları fethettiğinde oradaki halklar kendisinin adaletine ve gücüne hayranlık ve güven duydukları için; Padişahım bizim çocuklarımızı payitahta götür okut yetiştir ve bize yönetici olarak geri gönder deyince, Fatih bu iltifat ve isteğe karşılık sizin çocuklarınız benim çocuklarım. Kendi evlatlarıma gösterdiğim ihtimam ve gayreti sizin çocuklarınız içinde göstereceğim demiştir. Daha sonra çıkardığı tarihe mal olan fermanı ile buradaki kavimleri koruma altına almıştır. O günden beri balkan topraklarını Evlad-ı Fatihan olarak anarız. Türkler tarihleri boyunca güçlerini ve savaşçı kimliklerini kahramanca ortaya koymuşlardır. Bu savaşçı ve etkili Türklere Avrupa da Türkopol deniliyordu. Osmanlı’nın ve akıncıların bu topraklarda tutunabilmesi ve yayılmasının bir sebebi de işte bu Türk varlığıdır. Aslında biz balkanları yüz, iki yüz yıl içerisinde değil anlaşılıyor ki binbeşyüz yıl önce kaybetmişiz. Sahip çıkamadığımız bu topraklarda dilimizi kültürümüzü ve dinimizi kaybetmişiz. Dil bilimcilerinin araştırmaları gösteriyor ki Avrupa da konuşulan dillerin birçoğunda çok sayıda dilimizden geçen kelimeler vardır.Etkin güçler balkanlarda Türk kimlik izlerinin silinmesi için son yüzyılda var güçleri ile çalışmışlardır.Türkiye ve Türk milleti kendini hafife almamalıdır.Ağırlığının ve büyüklüğünün farkında olmalıdır.Buradan bakıldığında azametimizin ve etkimizin farkında değiliz.Ancak dışarıdan bakıldığında bu kuvveti görebiliriz.Dış dünyamızda yaşayan Türk insanı ve Türk dostu kavimler bizden medet umuyor ve hala neredesiniz diye dert yanıyorlar.Oralara gittiğimizde büyük itibar görüyor ayrıcalığımızı hissediyoruz.Biz Türkler hangi şartta olursa olsun hep mazlumların yanında olmuşuz.O mazlum dediğimiz insanların haklı olup olmadığına bile bakmamışız.Bugün yıllarca adaletle hükmederek medeniyet götürdüğümüz çoğu yerde dilimiz bile konuşulmuyor.Bilgisiz olduğu halde bilgi satarak konuşanların karşısında durmalıyız.Bunun sebepleri üzerinde düşünerek ne yapılacaksa hemen yapmalıyız.Bizde varız demenin gereği yapılmalıdır.Türkiye ekonomisiyle sosyal ve kültürel faaliyetleri ile örnek vasfını geliştirerek korumalıdır.Eğer dışarıya yansıttığımız görüntü olumsuz ise bunun bize dönüşü yıkım olur.Eski yurtlarımız da sağlam bir güç çemberi oluşturarak,Dünya ya küresel adaleti biz götürmeliyiz.O kadar büyüğüz ki inanın Dünya ya adil adalet sistemini yine biz verebiliriz.Amerika da dil bilmeyen Amerikalılardan bir tarih ortaya çıkarılıyorsa (!) biz Türküz bize sahip çıkın diyen ülke ve kavimlere de sahip çıkacak iradeyi göstermeliyiz.Globalleşme adı altında oynanan sinsi oyunları bozup bunu Türk globalleşmesine dönüştürmeliyiz.Bir sembol olan Mostar Köprüsünün doksandokuz basamağı vardı.Bombalandıktan sonra restore edildi bu ayak sayısı doksan üçe düşürüldü .Yani Yüce Allah’ımızın  doksandokuz adını sözde silmeye yelteniyorlar.Dünyanın ve Allahın ordusu olan Türk Milleti hem ülkesine hem de dış Türk kavim ve devletlerine sahip çıkmak zorundadır.Düşman düşmanlığını yapacaktır.Biz Müslüman Türk milliyetçileri ne yapıyoruz.Asıl derdimiz ve sıkıntımız budur.Bazı güçlerin balkanlarda gösterdiği planlı ve bilinçli çalışmaları Türk Milliyetçileri de yapmalıdır.Her Türk cebindeki beş kuruşunu bu işe ayırmak ve Türk davasında  özveride bulunmak mecburiyetindedir.Bu mücadelenin en baştaki gücü ve unsuru Türk Ocaklarıdır.Seçkin bir fikir kulübü olarak münevver Türk milliyetçilerini yetiştirerek Türk milliyetçiliğine ve Türk devletlerine hizmet ruhunu canlandırmaktadır.Bu özellikleri geliştirmek ve yüceltmek zorundayız. ‘’dedi.Akabinde Van Erciş’te oturup çocukları sdü de okuyan bir Kırgız baba konuğa ve şube başkanına hediyeler takdim etti.Şube başkanı Op. Dr. Levent Başyiğit günün anısına konuğa Gülbirlik ürünleri ve Isparta’yı anlatan kitap hediye etti.

Daha sonra karşılıklı soru, cevap ve konuya katkılar alındı.  Yapılan ikramların ardından haftaya Cuma sohbetinde bir arada olmak temennisi ile sohbet sonlandırıldı.  

 

Bu haber 718 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...