Haberler
Başdeğirmen’den Yeni Yıl mesajı
Önce sağlığımızı bozdular (3)
5 Temmuz 2017 18:23Önce sağlığımızı bozdular (3)
M.Tanzer Ünal
Zeytini ve ayçiçeğini bitirdik şimdi millete “palm yağı” yediriyoruz
Yağ, beslenmemizde çok önemli bir gıda.
Mutfaklarımızın olmazsa olmazı…
Vücudumuzun yakıtı…
“Hayvansal yağlar” var, “bitkisel yağlar” var.
Hayvanın sütünden elde edilen; tereyağı, kaymakyağı…
Hayvanın kendindeki; kuyrukyağı, içyağı…
Bir zamanlar hayvansal yağlar Anadolu insanının vazgeçilmeziydi.
Bizler, bizim nesil; tereyağı ile kaymakyağı ile kuyruk yağı ve içyağı ile büyüdük.
Yoğurt pazarında kilo kilo manda kaymağı satılır, sürüsünde manda bulunmayanlar kaymağını buradan temin ederdi.
Kaymağı tüketebildiğin kadar taze tüketirsin, kalanını eritir yemeklik yağ olarak kullanırsın.
Bulgur pilavının, hele hele mercimekli bulgur pilavının üzerine eritilince pul pul olan kaymakyağını cass diye bir dökün, kokusuna ve tadına doyamazsınız.
Siz hiç, pişirilirken üzerine kuyruk yağı konmuş sarma ve dolma yediniz mi?
Deneyin…
Bunları neden anlatıyorum?
Kentleştikçe, güya modernleştikçe geleneksel gıdalarımızdan, tatlarımızdan uzaklaştık.
Şimdi bulabilirsen yarım kilo kaymak bul bakayım!
Günler öncesinden sipariş vereceksin, o da istediğin gibi değil.
Gerçek köy tereyağını yemek kaç kişiye nasip oluyor?
Bitkisel yağlar, her yörenin ayrıydı
Yine özlemle andığımız o yıllardan söz ediyorum.
Katı yağ, yani hayvansal yağ tamam da; sıvı yağ da gerekli.
Bitkisel yağ…
Adı üstünde, bitkinin kendini veya tohumunu sıkıp yağını çıkaracaksın.
O yörede zeytin yetişiyorsa, zeytinyağı yersin.
Ayçiçeği yetişiyorsa, ayçiçeğiyağı…
Mısır yetişiyorsa, mısıryağı…
Keten yetişiyorsa, keten tohumu yağı…
Her yörenin yağı, o yörenin bitkileriyle anılırdı.
Benim çocukluğumun geçtiği yerde (Isparta-Yalvaç) yaygın olarak haşhaş yetişiyordu, herkes sıvı yağ olarak haşhaş kullanırdı.
Zeytinyağı sadece salatalara dökülürdü.
“Yağ zengini” idik, şimdi “yağ fakiri” olduk
Gelelim o günlerden bugünlere…
Hayvancılığımız sizlere ömür, bu nedenle hayvansal yağ kullanımı eskiye göre azaldı.
Yağa hile karıştı, gerçek tereyağını gerçek kaymakyağını bulabilmek çok zorlaştı.
Çok modernleştik, artık şehirli olduk ya, yemeklerde kuyrukyağı ve içyağı kullanmak da artık “köylülük”!
Evine kuyrukyağı, içyağı alan; gerçek tereyağı alabilen veya kaymakyağı bulabilen kaç aile var acaba?
Sıvı yağlara gelince…
Bugün en değerli sıvı yağ, zeytinyağı!
Zeytinyağında yıllardır oynanan oyunu da biliyorsunuz.
Zeytinliklerimizi söküp yerine bina dikmek istiyoruz.
Hemen hemen her yıl veya iki yılda bir, TBMM’ye yasa değişikliği teklifi verilir, kavga dövüş geri bıraktırılır.
Ah bir başarsalar, kalan zeytinliklerimizi de yok edecekler.
Dünyada 900 milyon zeytin ağacı var, bunun 100 milyon kadarı ülkemizde.
Ancak ağaçlar verimli değil.
Peki, zeytinyağı üretiminde dünyadaki yerimiz neresi?
Kendimizi İspanya ve İtalya ile karşılaştırmaya kalkmayalım.
Suriye ve Mısır’ın da gerisindeyiz…
Fazla rakama boğmayayım, bir sonuç vereyim, ülkemizde yıllık zeytinyağı tüketimi kişi başı sadece 2 litre.
2 litreyi de 12 aya bölersek zeytinyağı tüketimindeki acıklı halimiz ortaya çıkar.
Zeytinyağı böyle de ayçiçeği yağı farklı mı?
Siz bir yerden bir yere giderken eskisi kadar ayçiçeği tarlası görebiliyor musunuz?
En yakınımızda, Kandıra’da, eskiden yolun sağı solu ayçiçeği tarlalarıyla doluydu.
Şimdi var mı?
Kandıra’da ayçiçeği ekimi sıfır!
Gidin Trakya’ya, Trakya’da da durum aynı.
Satın aldığınız ayçiçeği yağlarının ham yağı, çoğunlukla yurt dışından.
Ham yağ olarak geliyor, işlenip ambalajlanıyor, satışa gönderiliyor.
Eşek yüküyle döviz ödüyoruz bunlara.
Kendi yağlarımızı bitirdik, artık “palm” yağı yiyoruz
Bizim gibi ülke az bulunur.
Vallahi de billahi de az bulunur…
Toprağımız var, suyumuz var, güneşimiz var; her türlü yağlık bitki ve ağaç yetiştirebilecek durumdayız, ama yanlış tarım politikaları nedeniyle yetiştirmiyoruz, Malezya’dan, Endonezya’dan kısa adı “palm” olan “palmiye yağı” ithal ediyoruz.
“Palm yağı” deyip geçmeyin, onu her zaman her yerde görürsünüz…
Sıvı yağ ve margarin olarak; dondurmada, çikolatada, pizzada, bisküvide, kurabiyede, şekerlemede…
Aklınıza gelebilecek her yerde…
Hazır gıdaların çoğunda “palm yağı” kullanılıyor.
Daha bitmedi…
Sabunda, şampuanda, sıvı deterjanda, rujda, ağdada; yine “palm yağı” var.
Türkiye, sadece geçen yıl 1.3 milyon ton palmiye yağı satın aldı.
Palmiye yağı rafine edilirken…
Diyeceksiniz ki, “Ne var bunda? Palmiye yağı da yağ değil mi?”
Doğru, yağ…
Ancaaakkkk.
Palmiye yağı; doğal kırmızı rengini değiştirmek ve ağır kokusunu gidermek için “200 dereceden yüksek ısılarda” rafine ediliyor.
Bu nedenle, kısa adı EFSA olan Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu, geçenlerde uyardı…
“Palmiye yağı yüksek ısılarda rafine edildiğinden, diğer bitkisel yağlardan daha çok kanserojen madde taşıyor.”
Buna rağmen, Türk milletine palmiye yağı yedirilmeye devam ediliyor.
Küresel güçler, bizi palmiye yağına, soya yağına, kanola yağına mahkûm ettiler.
Eee, devletimiz de, vatandaş bol bol yesin diye palmiye yağı ithalatını kolaylaştırmış.
Türkiye, ayçiçeği yağı ithalatından yüzde 36 oranında vergi alırken, palmiye yağı ithalatından yüzde 15 vergi alıyor.
EFSA’nın “kanserojen” uyarısı, kimsenin umurunda değil.
Ne oldu bizim zeytinyağımıza, pamukyağımıza, ayçiçeği ve mısır yağlarımıza?
Hepsini yok ettik, Malezya ve Endonezya’nın palmiye yağına muhtacız.
Ülkemizi midesinden bağladılar.
Satılanlar “yağ” değil, “endüstriyel zehir”!
Bizim gerçek yağ tesislerimiz bir bir elden gidiyor
Ucuz ve sahte yağ piyasaya hâkim olunca, bizim gerçek yağ tesislerimiz dayanabilir mi?
Dayanamaz…
Bir bir elden çıktı, çıkmaya devam ediyor.
Son gelişmelere şöyle bir bakalım…
*1887 yılında kurulan KOMİLİ, 1953 yılında kurulan KIRLANGIÇ ve 1914 yılında kurulan MADRA zeytinyağı şirketleri, bu yıl itibariyle Hollanda’nın küresel şirketi BUNGE’nin kontrolüne geçti.
*Aynı şirket, bizim çok tanınan SALAT ayçiçeğini de satın aldı.
*TURYAĞ’ın sahibi, artık ABD’li Cargill.
*YUDUM’un sahibi, Suudi Arabistanlı Afia International.
*Afyon ORUÇOĞLU yağlarının yeni sahibi ise Birleşik Arap Emirlikleri’nden Trans-Atlantic Group DMCC.
*VADİ ve KOZA yağları da artık ABD’li Seaboard Corporation şirketinin.
Yağımız, “Kürdan cebimiz Hollanda”nın kontrolünde
Hani TBMM Başkanı İsmail Kahraman, kriz çıkınca Hollanda için “Bizim kürdan cebimiz” demişti ya…
İşte o Hollanda, bizim “kürdan cebimiz” Hollanda, bizim Konya kadar küçük bir ülke olan Hollanda, bizim yağımızı kontrol ediyor.
Türkiye’de yılda 950 bin ton sıvı, 550 bin ton margarin, 200 bin ton kadar da yem, boya ve sabun sanayinin ihtiyacı olan yağ üretiliyor.
Toplam 1.7 milyon ton bitkisel yağ tüketimimiz var.
Şu kaderin cilvesine bakın ki, Türkiye’nin bitkisel yağ üretimi büyük çapta, “kürdan cebimiz” diye küçümsediğimiz Hollanda şirketi Unilever’in kontrolünde.
Başka kim var bu piyasada?
Yine Hollandalı Bunge var…
ABD’li Cargill var…
ABD-İngiliz ortaklığındaki Amylum var…
Fransız Limagrain var…
Sonuç olarak…
Sağlığımız, yediğimiz içtiğimiz yabancıların kontrolünde.
Kendi geleneksel yağlarımızı yiyemiyoruz…
Üstelik bu yağlarımızı üreten şirketleri yabancılara sattık…
Zeytinyağını, ayçiçeğiyağını, mısır yağını bitirdik…
Şimdi ne olduğu belirsiz palmiye yağına, soya yağına, kanola yağına mahkûmuz.
Hem paramız gidiyor, hem de sağlığımız.
Yarın da devam edeceğim.