“Otizmde temel belirtileri hafifletmek ve işlevselliği arttırmak için en etkin yaklaşım eğitsel yaklaşımlardır”

7 Nisan 2017 17:53

Süleyman Demirel Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Evrim Aktepe, Otizm Farkındalık Günü nedeniyle açıklamalarda bulunarak, otizmi olan bireylerde birbirlerinden farklı düzeylerde problemler söz konusu olduğunu ifade etti. Bu sebeple başvuran kişinin tedavi ve takip programı bireyin işlevsellik düzeyi ve yetersizlik oranlarına göre yapılması gerektiğini aktaran Doç.Dr. Aktepe, bu programın genel ilkeler çerçevesinde bireyin gelişimsel özellikleri, yaşadığı problemler, ailesel ve toplumsal olanaklara göre düzenlendiğini kaydetti.

Doç.Dr. Evrim Aktepe, şu bilgileri aktardı, “Günümüzde otizm spektrum bozukluğu (OSB) olarak bilinen klinik tablo ilk kez 1943 yılında Amerikalı çocuk psikiyatristi Leo Kanner tarafından 11 olgu sunumu ile gündeme gelmiştir. Uzun yıllar boyunca otizmin nadir bir hastalık olduğu ifade edilmiştir. 1990’lı yıllardan sonra artık çok nadir olmadığı bilinmektedir. ABD’nin hastalık kontrol merkezi otizm prevalansını 2006 yılında yayınlanan raporunda 1/150, 2012 yılında yayınlanan raporunda 1/88, 2014 yılında yayınlanan raporunda ise 1/68 olarak bildirmiştir. Pek çok araştırma OSB’nin erkeklerde kızlardan daha fazla görüldüğünü bildirmektedir. Çevre kirliliği, aşılar gibi çevresel risk faktörlerinin otizm sıklığının artışına katkısı olabileceği tartışılmakla birlikte, bütün çevresel faktörler içinde bir tek ileri baba yaşı ile otizm arasında bağlantı kurulmuştur.

ETİYOLOJİ

OSB, çoğul etmenlerin etkileşimi sonucu gelişen bir beyin gelişim bozukluğu olarak kabul edilmektedir. Otizmde beyin gelişimindeki anormalliklerin erken yaşlarda başladığı bildirilmektedir. Bu grupta 3 yaş öncesinde beyinde aşırı büyüme olur sonra büyüme durur. OSB olan çocukların doğumda ölçülen baş çevresinin ya normal ya küçük olduğu tespit edilmiştir. Dolayısı ile beyindeki bu anormal büyümenin daha çok doğumdan sonra ve ilk 2 yılda gerçekleştiği düşünülmektedir. Bugüne dek bu alanda pek çok ikiz, aile, kromozomal anomali incelemesi yapılmıştır. Aile çalışmaları otizmin ailevi yatkınlığını desteklemektedir. Pek çok kromozomal anomaliye otizmin eşlik ettiği bilinmektedir. Otizmin etiyolojisinde çevresel risk etmenlerinden de bahsedilmektedir. Bugüne dek en çok üzerinde durulan konular; ileri baba yaşı, ileri anne yaşı, annenin hamilelikte geçirdiği enfeksiyonlar, civaya maruziyet, tarım ilaçlarına maruziyet, hava kirliliği, D vitamini eksikliği ve aşılardır. Son yıllarda OSB ile ilgili risk etmenleri içinde ileri baba ve ileri anne yaşına dair kanıtlar artmaya başlamıştır. Hamilelikte geçirilen enfeksiyonlara dair spesifik bilgiler yetersizdir. Aşıların otizmle ilgisi olmadığı artık bilinmektedir. Diğer muhtemel çevresel risk faktörleri (hava kirliliği, toksik ajanlar) ayrıntılı araştırmaya değer konulardır. Mevcut veriler bu etmenlere maruz kalmanın hiçbirisinin tek başına bir sebep olamayacağını söylemektedir.

KLİNİK ÖZELLİKLER

OSB’nin klinik özellikleri iki boyutta ele alınmaktadır. Bu iki boyut, sosyal-iletişimsel alanda yetersizlik ve tekrarlayıcı törensel davranışlardan ibarettir.

1.Yaş arası evrede gözlenen klinik belirtiler:

Bu yaş grubunda göz kontaktı azdır, gülümseme ve seslenmeye yanıt kısıtlıdır. Görsel stimulusa daha az bakarlar ve duygusal yanıtları tuhaftır. İsmi çağrılınca bakmazlar. Dil becerileri açısından bu yaş diliminde, normal çocuklardan 6 aylıkken beklenilen agulama, 9 aylıkken beklenilen hecelemeler yok veya seyrektir. Yaşamanın ilk bir senesinde bu durumundan şüphelenen aile sayısı oldukça kısıtlı olmakla birlikte son yıllarda çocuk hekimlerinin bu alanda duyarlılığının artması ile bu yaş diliminde psikiyatrik başvurular artmıştır. Bu yaş diliminde çok kısıtlı veri ile muayene söz konusudur. Yine de tipik gelişen normal gelişen yaşıtları ile sosyal-iletişimsel yönden kıyaslanıp yaşının özelliklerini gösterip göstermediği aile ile paylaşılmalıdır. Herhangi bir patolojik bulguya rastlanmasa bile 6 ay sonra gelişimi yeniden değerlendirmek için aileyi davet etmek uygun olur.

1-2 YAŞ ARASI EVREDE GÖZLENEN KLİNİK BELİRTİLER:

Otizm tanısı alan çocukların önemli bir kısmında belirtilerin 13-14 aylık iken görünmeye başladığı bilinmektedir. Bu yaş diliminde de göz kontağı yetersizliği ve görsel takipte atipiklik söz konusudur. İnsan yüzünden ziyade nesneleri uzun uzun gözlemlemeyi tercih ederler. Parmak ucunda yürüme ve garip el hareketleri söz konusu olabilir. Motor taklit geriliği, örneğin bye bye yapamama, “ce e”yi taklit edememe, tekrarlayıcı oyunlar, sosyal gülümsemenin olmayışı, etkileşime girildiğinde tepkisiz kalma söz konusudur. Dil becerileri çoğu zaman geridir.

2-3 YAŞ ARASI EVREDE GÖZLENEN KLİNİK BELİRTİLER:

En sık başvuru yaşıdır, sıklıkla konuşma gecikmesi sebebi ile aileler hekime başvurur. Bu yaşta iki sosyal alanda problem söz konusudur. Hem ikili ilişkiler (kucağı alınmak için kolları açmak, göz kontağı) hem de üçlü ilişkilerde (ortak dikkat) sorun vardır. Bu dönemde yalnızlığı tercih etme, başkalarına bakmama, kısıtlı yüz ifadesi, ismine bakmama, erişkinlerin ilgisini çekmede isteksizlik, başka çocuklar gibi oynamama, seslenince bakmama gibi belirtiler bildirilmiştir. Yaşıtlara ilgi yoktur ya da zayıftır. Dil gelişimi açısından bakıldığında büyük çoğunluğu yaşından geridir. İşlevsel olmayan objelere ilgi fazladır. Bunlar dönen nesneler, elektronik eşya, araba plakaları olabilir. Oyuncaklar işlevsel kullanılmaz. Örneğin çocuk ona sunulan bir arabanın sadece tekerliği ile meşgul olabilir.

OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE (4-5 YAŞ) GÖRÜLEN KLİNİK BELİRTİLER:

Bu yaşta yaşıtlardan farklılık, kısıtlı jest mimikler, yaşıt aramama ve yaşıtla ilişki sürdürememe çok barizdir. Bu grupta empati söz konusu değildir. Karşı tarafın ne hissettiğini anlamada yetersizlikler göze çarpar. Daha kısa cümleler, tekrarlayıcı konuşmalar, söyleneni tekrarlama vardır. Sallanma, parmak ucunda yürüme, kanat çırpma gibi motor stereotipiler sıktır. Ayrıca törensel davranışlar örneğin oyuncakların belli parçaları ile oynama sıktır. Bu dönemde değişime direnç görülmektedir. Örneğin; hep aynı kıyafeti tercih edip aynı yoldan yürümek gibi.

OKUL ÇAĞI DÖNEMİNDE GÖRÜLEN KLİNİK BELİRTİLER:

Değişime dirençli olduklarından yeni ortamlarda zorlanırlar. Bu dönemde oyunlar önemlidir. Ortak dikkat gelişmemişse karşılıklı oyun geliştiremezler. Dil becerileri zayıftır, sözel olmayan iletişim becerileri de kısıtlıdır. Zamirlerin tersten söylenmesi, kelime uydurma, tekrarlayıcı konuşmalar sık görülür.

ERGENLİK DÖNEMİNDE GÖRÜLEN KLİNİK BELİRTİLER:

Ergenlik çağı ebeveynden ayrılma, bağımsızlığı deneme, yaşıt ilişkilerini yoğun ve yakın yaşama dönemi iken, bu bireyler bağımsızlaşmak için gereken donanıma sahip değildirler. Normal ve iyi zekası olan otizmli grupta dahi sosyal becerilerde kısıtlılık sebebi ile iletişim kurmada beceriksizlikler söz konusudur. Yaşıtları ile bir aradayken farklı olduklarını hissederler. Farklı olduğunu hissetme, bu konuda iç görünün gelişmiş olması bu dönemde depresif durumlara yol açmaktadır. Ergenlikte dürtü kontrol sorunları, cinsel sorunlar, sıklaşan mastürbasyon ve toplulukta görülen sosyal olarak uygunsuz cinsel girişimler, yine bu bireylerin ve çevrelerindekilerin hayatını zorlaşmaktadır. Ergenlikte zeka geriliğinin eşlik ettiği otizmlilerde temel belirtiler devam etmekte, sıklıkla öfke, dürtü kontrol sorunlarına, öz bakımda kısıtlılıklara, değişime dirence ve yıkıcı davranışlara sık rastlanmaktadır.

TEDAVİ

Otizmi olan bireylerde birbirlerinden farklı düzeylerde problemler söz konusudur. Bu sebeple başvuran kişinin tedavi ve takip programı bireyin işlevsellik düzeyi ve yetersizlik oranlarına göre yapılmalıdır. Bu program genel ilkeler çerçevesinde bireyin gelişimsel özellikleri, yaşadığı problemler, ailesel ve toplumsal olanaklara göre düzenlenir.

Otizmde tedavi yaklaşımlarını eğitsel tedaviler ve farmakolojik tedaviler olarak iki başlık altında sunmak uygun olur.

EĞİTSEL YAKLAŞIMLAR

Otizmde temel belirtileri hafifletmek ve işlevselliği arttırmak için en etkin yaklaşım eğitsel yaklaşımlardır. Bu eğitsel yaklaşımlar sosyal ve iletişimsel alanda gelişmeyi, istenmeyen davranışları azaltmayı ve yeni beceriler kazandırmayı hedeflemelidir. Etkinliğe dair en çok kanıt bulunan eğitsel yaklaşım, davranışçı model ve uygulamalı davranış analizi olarak adlandırılan yöntemdir.

PSİKOFARMAKOLOJİK TEDAVİLER

Otizmin temel belirtilerini iyileştiren bir ilaç henüz geliştirilmemiş olmasına rağmen, pek çok araştırma bu grupta yaygın biçimde ilaçların kullanıldığını göstermektedir. Bu grupta ilaç kullanımı birlikte görülen psikiyatrik sorunlar ve ek davranışsal sorunlar içindir. Bazı ajanların belli düzeyde otizmin temel belirtilerini, örneğin tekrarlayıcı hareketlerde azalmayı hedef aldığı bilinmektedir. İlaç tedavisine başlamadan önce hedef belirtileri tespit etmek gerekir. İlaç kullanımına başlamadan önce ayrıntılı psikiyatrik-gelişimsel ve medikal-nörolojik bilgi alınması gerekir. İlaç tedavisine başlandıktan sonra hem etkinliği tespit etmek hem de güvenirlilik ve yan etkileri gözlemlemek açısından hasta, ilacı başlayan hekimin takibinde olmalıdır.

 

 

Bu haber 589 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...