Yassıada Mahkemesi ve Kararları Tarihimizin Kara Bir Sayfasıdır -1

26 Aralık 2012 19:26

Op.Dr.Levent Başyiğit

Türkocakları Isparta Şubesi Başkanı

 

Yassıada Mahkemesi ve Kararları Tarihimizin Kara Bir Sayfasıdır -1

 

27 Mayıs darbesinin ardından idam edilen Başbakan Adnan Menderes’in avukatlarının idam kararının Meclis’ten iptaline ilişkin başvurusunu inceleyen TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, öncelikle davanın yeniden görülmesine ilişkin karar çıkması, yeniden mahkeme kurularak yargılama yapılması gerektiğini söyledi: “Yırtılması gereken karar varsa bunu yapacak yargıdır. Bunun için mahkemenin yenilenmesini isterken Meclis’ten yasa çıkarılır, Meclis iptal kararı alamaz” dedi ve devamında “partilerin anlaşması halinde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının kararları ve İstiklal Mahkemeleri için de aynı yargılamaların olabileceğini” ifade etti. 

 

 Yassıada Mahkemesi ve kararları bir adalet ve yargı faciasıdır. Bu kararlar ve yapılan idamların millet vicdanında açtığı yarayı telafiye çalışırken, buna başka ilaveler yapmaya kalkışılırsa konu esas anlamından uzaklaşır; dünkü ideolojik ve politik hesaplaşmalarını günümüze taşımak isteyenlere fırsat sunulmuş olur.

 

Yassıada Mahkemesi’nin kararları yeniden ele alınacaksa, sadece Adnan Menderes için değil, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan ile birlikte incelenip karar verilmesi gerekir. Çünkü biri başbakan, ikisi bakan bu üç kişinin idamı hukuk dışı politik bir tasarruftur. Tıpkı üç asır kadar önce padişah Genç Osman’ın başına gelenler gibi tarihimizin kara bir sayfasıdır.

 

DP iktidarının yönetici kadroları Yassıada’da mevcut anayasayı ihlal ve dikta rejimi oluşturma suçlamasıyla yargılandılar. Sıddık Sami Onar, H.Velidedeoğlu, H.N. Kubalı gibi profesörler MB Komitesi’ne verdikleri mütalaalarla bu yolun açılmasını sağladılar. Yüksek Adalet Divanı adıyla “doğal hâkim” ilkesine aykırı şekilde sırf bu yargılamayı yapmak üzere özel bir mahkeme oluşturuldu. Salim Başol ve Egesel gibi özel nedenlerle DP iktidarından nefret eden iki isim Mahkeme Başkanı ve Başsavcı yapıldı.

 

Oysa yürürlükteki 24 Anayasası kuvvetler birliği esasına dayanıyordu; Yasama organı her türlü tasarrufu yapabilecek şekilde geniş yetkiyle donatılmıştı. Türkiye 1924’den 1960’a kadar bu esaslara göre yönetildi. Başbakan Menderes’in 1955 yılında DP grubunda hükümete yönelik çok sert eleştiriler yapıldığı, bakanların teker teker istifalarının sağlandığı ortamda grubunu yatıştırmak amacıyla söylediği “siz her şeyi yapmaya muktedirsiniz, dilerseniz hilafeti bile getirebilirsiniz” şeklindeki ifadesi bir hilafet özlemi değil Yasama organının gücünün vurgulanmasıydı.

 

Yassıada’da 11 aylık yargılama sürecinde sanıklara bir esir kampında bile az görülen gaddarlıklar sergilendi. O güne kadar cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, milletvekili ve üst bürokrat sıfatına sahip insanlar inanılmaz eziyetler gördüler, dövüldüler, sövüldüler, psikolojik baskı altında ezilmeye çalışıldılar. Bu işkence ekibinin amiri olan Ada Komutanı Tarık Güryay’ın Adnan Menderes ve ailesiyle çektirdiği bir resim buradaki şartların ne olduğunu çok güzel yansıtır. Albay Güryay bir Roma imparatoru edasıyla geniş koltukta yayılarak oturmaktadır. Berrin Menderes ile Yüksel Menderes iki yanında iskemleye ilişmişler; Adnan Menderes ve diğer iki çocuğu ayakta imparatorun hükmüne tabi çaresiz birer parya gibi durmaktadırlar. Menderes ailesinin gözlerinden derin bir ümitsizlik, endişe ve tedirginlik dökülürken komutanın bakışlarından nefret ve küçümseme saçılmaktadır.

 

Yassıada Mahkemesi’nde sadece insanlar değil, hukuk da katledilmiştir. Geçmişe şamil yasalar çıkarılmış, sanık avukatları tutuklanarak, korkutularak savunma hakları büyük ölçüde kullanılmaz hale getirilmiştir. “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor” sözüyle mahkemenin yapısını veciz şekilde özetleyen Başol, haklarında idam hükmünü önceden vermiş olmanın kararlılığı içerisinde, Hasan Polatkan’ın, Zorlu’nun sözlü savunma yapmalarına gerek görmemiştir.

 

Kararları onama makamı olan MB Komitesi’nin buna ilişkin toplantısının hangi şartlarda yapıldığını herkes biliyor. Kolay bir darbe yaparak makam, sıfat ve şöhret sahibi olmanın şımarıklığı içerisinde kendilerini her şeye muktedir gören, ülkenin esas sahibi sayan cuntacılar silahlarını kuşanarak Meclis’in çevresini ve koridorları tuttular. İdamların onaylanmaması durumunda Yassıada’yı bombalayıp katliam yapmak için hazırlıklar yaptılar. Menderes yarı baygın vaziyette sehpaya çıkarılırken cellatlara talimat veren Başsavcı Egesel’in bir zil takıp oynamadığı kalmıştı.

 

                                                                                                                                                                                     son bölüm yarın.......

                                                                                                                                                                                     

Bu haber 843 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...