“Noel Baba dini kültürümüze ters”

23 Aralık 2012 19:06

Din Görevlileri Birliği Derneği Isparta Şubesi Başkan Yardımcısı Ahmet Ceyhan Çetin, İslam Dininde ‘Noel Baba’ diye bir şeyin olmadığını belirterek; “Yılbaşında ortaya çıktığı söylenen bu kişinin İslamla uzaktan yakından alakası yoktur. Bu dini kültürümüze terstir” dedi.

Kısa adı DİNBİRDER olan Din Görevlileri Birliği Derneği’nin Isparta Şubesi Başkan Yardımcısı Ahmet Ceyhan Çetin, yılbaşının yaklaştığı şu günlerde Hristiyan dininin uyguladığı ve ülkemizde de taklidi yapılan ‘Noel Baba’ konusunda önemli uyarılarda bulundu. Noel Baba kültürünün Hristiyanlıkta bulunduğunu ifade eden Çetin; “Ben ve ülkemizin büyük çoğunluğu elhamdülillah Müslümanız. Bana ne Noel Baba’dan” dedi.

DİNBİRDER Isparta Şubesi Başkan Yardımcısı Ahmet Ceyhan Çetin konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada; “Bu yılbaşının biz Müslümanlar için, resmi ve milletler arası bir takvim başlangıcı olmak ilgi ve alakasından başka hiçbir kıymet ve değeri asla ve asla yoktur.  Noel adı altında Türkiye genelinde yapılan çılgınca kutlamalar milletimizin değerleriyle örtüşmemektedir. Kültürümüzle uzaktan yakından hiçbir alakası olmayan bu çılgın kutlamalara halkımızın teveccüh etmemesi gerekmektedir. Fatihlerin neslinin Isparta sokaklarında veya büyükşehirlerin ana caddelerinde Noel kıyafetleri ile sabahlara kadar sarhoşça eğlenerek yeni yılı kutlamaları asırlarca dünyanın liderliğini yapmış fetih ruhuna yakışmamaktadır.

31 Aralık 2012 Bu gece Türkiye'nin birçok ilinde Hıristiyan inancına uygun olarak yılbaşı eğlenceleri tertip edilirken Din Görevlileri Birliği Derneği değerlerimize yakışmayan eğlencelerden uzakta Mekke'nin Fethi'ni kutlayacak. İnsanların büyük bir çoğunlunun günah deryasında boğulduğu bu günde  sivil toplum kuruluşlarının, geleneksel hale getirdiği bu programlarla Fethi Mubin'in 1382. Yıldönümünü anacak.  Muhtemelen Programlarda Kur'an bülbüllerinden Kur'anı Kerim ziyafetleri, ilahiler ve ezgiler ile alanında uzman hatiplerin Mekke'nin Fethi konulu konuşmaları  yer alacak.

Bildiğiniz gibi Hıristiyan inancına göre 31 Aralık gününü 1 Ocak gününe bağlayan gece yılbaşı gecesidir. Bu gecede özellikle batı ülkelerinde çeşitli eğlenceler tertip edilmektedir. Dağılmış ve dinlerinden kopmuş Hıristiyanlar için tekrar bir heyecan oluşturmak amacıyla Batı, bu geceyi bilinçli olarak yaygınlaştırmaktadır. Hıristiyan âlemi Hz. İsa (a.s.)'ın doğumu vesilesiyle bu tarihi yeni yılın başlangıcı ve bayram olarak kabul etmişlerdir. Bu tamamen dinsel bir bayramdır. Çam ağacı süslemek ve Noel Baba inancı gibi simgesel ve folklorik bazı unsurlar eklenerek bugünlere kadar gelmiştir.

Noel baba(!) silahla giremediği yerlere elini kolunu sallayarak giriyor. Silahla giremediği yerlere, şimdi beyaz sakalıyla saygılar ve sevgiler toplayarak girebiliyor. Aslında kapitalizm her fırsatta insanlara, eğlenmelerini, dünyadan kâm almalarını, yaşanan anları kaçırmamalarını öğütlemektedir. Bu yüzden batı dünyasında faşing, festival, karnaval, balo v.s. adlarıyla hemen hemen yılın her ay ve haftasına yansıyan eğlenceler tertip edilmektedir. Batı insanı için her şey eğlenceye dönüştürülmüştür. Eğlence içerisinde oyunlar icat edilerek süslü püslü geçitler, türlü şans oyunları ve yarışmalar, oyun ve eğlence araçları icat edilerek, bu eğlenceli hayatın metaları da oluşturulmuştur.

İşte yılbaşı eğlenceleri de bu mantığın somut bir tezahürüdür. Nitekim hediyelik eşya sektörüne milyonlarca dolar kazandıran Noel Baba, kapitalizmin oyuncağı olmuştur. Noel baba kapitalizmin oyuncağı olduğu gibi Üstad Necip Fazıl'ın deyimiyle Haçlı Seferleri'nden kalma bir kılıç artığıdır. O zaman silahla giremediği yerlere, şimdi beyaz sakalıyla saygılar ve sevgiler toplayarak girebiliyor. Üstelik işe kucağında getirdiği oyuncaklarla en can alıcı noktamızdan çocuklarımızdan başlayarak giriyor.

Maalesef özellikle muhafazakâr belediyeler eliyle büyük meydanlarda şenlik alanlarına dönüştürülmekte sabaha kadar çeşitli eğlenceler tertip edilmektedir. Bu kutlamalarda her yıl gayri ahlaki bir takım hadiseler yaşanmaktadır. Çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmayı; çağdaş medeniyete ulaşanların oyun ve eğlence hayatlarını örnek almak olduğunu sananlarca yıllardır halka kanıksandırılmaya çalışılan yılbaşı eğlencelerinin sonucu olarak bu çirkin manzaralar yaşanmaktadır.

Yılbaşı kutlamaları Batıyı körü körüne taklitten başka bir şey değildir. Bu durum "Kim hangi millete benzerse ondandır" (Ebû Dâvûd, libâs 4). Hadis-i Şerifi mucibince aslımızı inkâr etmektir. Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin Müslümanlara  diğer dini topluluklara göre farklı bir kimlik bilinci ve kültür değerleri manzumesi kazandırmak için gayret ettiği, bu uğurda pek çok konuda tavsiyede bulunduğu düşünülürse, yılbaşı kutlamalarının sıradan bir kutlama olarak kabul edilmesi ve doğal karşılanması mümkün değildir. Dinimizde, Noel ve yılbaşı kutlamalarının yeri yoktur. Biz Müslümanlar için Muharrem ayının birinci gecesi; Yılbaşı gecesidir. İslam da yeni yıl Muharrem ayının birinci günü başlar.

Ülkemizde bugün büyük bir ahlaki ve manevi buhran yaşamaktadır. Sigara, alkol ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıkların ilkokul sıralarına kadar düştüğü, bu kötü alışkanlıkların sebep olduğu tahribatın gençler arasında yaygınlaştığı bir dönemde gayri ahlaki tutum ve davranışlardan kaçınmak gerekir. Müslüman toplumların bu tür adetler yerine kendi kültür ve değerlerinden kaynaklanan alternatif program ve faaliyetler geliştirmesi yaşatması en doğru ve güzeli olacaktır. Milletimiz Noel Babayı değil Nasreddin Hocayı çocuklarına örnek olarak sunmalıdır. Aksi takdirde sonu kestirilemeyecek bir kültür ve bilgi çarpıtma kurbanı olacağız. Bizler şerre fren hayra motor olmak için ve milletimizi Yılbaşı kutlamalarından uzak tutmak için geleneksel hale getirdiğimiz Mekke'nin Fethi programlarını izliyoruz.

 Biz Müslümanların büyük zaferlerle donanmış tarih sayfalarından biri de Mekke'nin Fethi'dir. Mekke, şehirlerin anası, Mekke'nin Fethi ise fetihlerin anasıdır. Fetihler, Mekke'nin fethine benzediği oranda fetih, Fatihler de Peygamber (s.a.v.)'e benzediği ölçüde fatihtir. Bu mübarek fetih, Kudüs'e, Endülüs'e, Malazgirt Zaferi'ne ve nihayet İstanbul'un Fethi'ne kapı açmıştır. Fetihle yeryüzünün tarihi değişmiş, insanlık içinde bulunduğu karanlık dehlizlerden aydınlığa kavuşmuştur.

Eğer Mekke fethedildiyse, Müslümanlar Allah'ın bahşettiği büyük bir zafer ve fethe ulaştılarsa bunun temelinde İslam davası için çekilen acılar ve sıkıntılar, ödenen bedeller vardır. İman, azim, kararlılık, sabır, fedakârlık ve şahadet vardır. Bizler Mekke'nin Fethi'nde  Mekke'de yaşayan Yasir Ailesi'ni, Bilalleri, Habbab'ları, Ebuzer'leri görüyoruz. Onların nasıl şehit edildiklerine, işkence gördüklerine tanık oluyoruz. Eğer Hz. Sümeyye canını ve kanını İslam davası için feda etmeseydi, eğer Hz. Bilal üzerine yüklenen ağır kayaların altında Allah'ın vahdaniyetini haykırmasaydı, Mekke de her türlü cefaya ve sıkıntıya Müslümanlar sabretmeseydi, Medine de  Bedir, Uhud ve Hendek'te Müslümanlar bedel ödemeseydiler, Müslümanlar Mekke'nin fethine ulaşamayacaklardı. O gün hiç bir faaliyet sonuçsuz kalmamıştır. Bu günde kalmayacaktır. Bu fetih Mekke'de Müslümanların çektikleri acıların, ödedikleri bedellerin, karşılaştıkları zulüm ve saldırılara karşı sergiledikleri sabır, direniş ve fedakârlığın bir semeresidir.

Hz. Peygamber gücünün zirvesinde olmasına rağmen intikam yerine bağışlamayı seçerek bütün insanlığa merhamet ve insan hakları dersi vermiştir. Bu fetih en katı kalpleri bile yumuşatmayı başarmıştır. Bu fetih sebebiyle insanlar, akın akın Allah'ın dinine girmiş, yeryüzü bu fetihler sebebiyle aydınlanmış ve parlamıştır. İslamiyet'i anlayamamış olanlar, zannederler ki İslam dini, kılıçla yayılmıştır. Oysa İslamiyet'in yayılmasının arkasındaki en büyük etken, İslâm'ın insanlığa sunduğu güzelliklerdir. Bu gerçeği görmek için çok iyi bilmeye gerek yoktur. Başta Asr-ı saadet olmak üzere tarih, bunun en önemli şahididir. "Peygamberden korktu da Müslüman oldu." diye iddia edebilecek bir olayı hatırlayan veya duyan var mı? Buna mukabil, Resulullah (sav)'ı gördüğü vakit "Bu yüz asla yalan söylemez, bundan kimseye zarar gelmez, o ne büyük bir insandır! Ondan daha cömerdini görmedim, ondan daha çok ailesine, çocuklara hatta hayvanlara karşı şefkatli olanı görmedim" diyenlerin sayısı ise oldukça fazladır. Kur'an-ı Kerim ise bunun en büyük şahididir. Nitekim Allah-u Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: "Allah'ın rahmetiyle onlara yumuşak davrandın. Şayet sen kaba ve katı kalpli olsaydın, etrafından dağılıp giderlerdi." (Âl-i İmrân, 159)

Dünya ancak fethin manasıyla ihya olabilir

Mekke'nin Fethi, bugün gücü hak sebebi sayan medeniyetlere ve zulmü bir alışkanlık haline getiren, dünyanın her tarafında Müslüman kanı akıtan insanlara karşı büyük dersler içermektedir. Bir tarafta af ve merhamete dayanan bir medeniyeti temsil eden İslam'ın ve Peygamberimizin bu fetih sırasındaki uygulamaları İslam medeniyetinin üstünlüğünü, diğer tarafta kan ve gözyaşına dayanan Batı medeniyeti Irak'ta, Afganistan'da, Somali'de, Filistin'de, dünyanın birçok yerinde uyguladıkları ise Batı medeniyetinin gerçek yüzünü ve karakterini ortaya koymaktadır.   Hâlbuki Mekke'nin Fethi en katı kalpleri bile yumuşatmayı başarmıştır. Tabii ki "Huluku'l-azim" (büyük ahlak) sayesinde. Çünkü Resulullah (sav), çıkmak zorunda kaldığı Mekke'ye büyük bir ordunun başında komutan olarak, ve elinde intikam alma fırsatı ve gücü olduğu halde girdiği zaman, Mekkelilerin o dayanılmaz işkence ve hakaretlerine rağmen onları serbest bırakmak suretiyle, kendi düşmanlarını hatta asırlar sonra gelecek olan gayr-ı Müslimlerin bile kalbini şefkatiyle esir almıştır. İşte asıl fetih budur. Zira devamlılık açısından en iyi fetih kalplerin fethidir. Aksi halde, fetih zannedilen zaferler, işgal olmaktan öteye geçemez. Bu yüzden İslam rahmet ve merhamet medeniyetidir. Sevgi ve şefkate dayalı İslam medeniyeti hiçbir zaman Guantanamo, Hitler, Kazıklı Voyvodalar, Gazzeler, Ebu Guraybler, Felluceler çıkarmamıştır.

Hiçbir zulüm ebedi değildir. Müslümanlar zulme uğrasa da, sıkıntıya düşse de mazlumların yardımcısı Hz. Allah'tır. Dün bu zülüm düzeni Mekke de nasıl yıkıldıysa en kısa sürede dünyada da zülüm düzenlerinin yıkılacağını, zalimlerin bu sonu beklediklerini tüm Müslümanlar unutmamalıdır.   Batıl ve batılın taraftarlarının gitmesi ancak hakkın ve taraftarlarının harekete geçmesi ile mümkündür. O halde bize düşen bu fetih ruhunu kuşanıp, yeryüzünü yaşanabilir kılmak ve Yeni bir Dünya kurmak için mücadele etmektir. Zira İnsanlık, bugün yeni fetihlere muhtaçtır. Başta İslam Dünyası olmak üzere yeryüzünde yaşanan bütün zulümlerin son bulması için Mekke'nin Fethi gibi gönüllerin fethine ihtiyaç vardır. Dünya ancak fethi Mubin'in manasıyla ihya olabilir. İnsanlık bu fethin ruhuyla kan ve gözyaşından kurtulabilir. Hayrın ve hakkın hâkimiyeti için her birimize büyük sorumluluklar düşmektedir. Gün fedakârlık ve birlikte gençlerimizin ve insanlarımızın dünya ve ahret saadeti için koşturma günüdür. Gün kendi işimizi icra etme, sorumluluğumuzu yerine getirme günüdür.

Biz Müslüman’ız ve olayları kendi temel esaslarımıza göre değerlendirmek zorundayız. Bütün insanlığın saadetini istemek ve onun için çalışmanın bir kulluk görevi olduğuna inanmak zorundayız. İnsanları hayra yönelterek hayırlı ümmet olma şuurunu ve yeryüzünün halifesi olma sorumluluğunu kuşanan insanlar olarak bu önemli günü ecdadımıza ve değerlerimize yakışır bir şekilde hatırlamak ve anmak zorundayız. Bunun içindir ki, bizler Din. Bir. Der. (Din Görevlileri Birliği Derneği) Isparta şubesi olarak 1990’lı yıllarda gelenekselleştirilen bu programlar aracılığıyla Mekke'nin fethedilişinin mana ve heyecanını tüm insanlarımıza aktarmak gayretindeyiz. Bunun için bütün milletimizi yılbaşı eğlencelerinden uzak kalmaya ve bu geceyi de Rabbimizin razı olabileceği şekilde değerlendirmeye davet ediyoruz. Şimdiden Ispartalı kardeşlerimizi uyarıyoruz ki; 31 Aralık – 01 Ocak Gecesi insanımızın dünya ve ahret saadeti için koşturma günüdür. Kötülüklerden uzaklaşması gerekmektedir. Hiç bir şey yapmazsanız bile o gece Mekke’nin Fethi programlarına iştirak etmeniz gerekmektedir. Tebliğ bizden. Uygulamak halkımızdan inşallah” dedi.

Bu haber 961 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...