“İnsan istedikten sonra her engeli aşar”

11 Aralık 2012 18:12

Beyazay Derneği Genel Başkanı ve Türkiye’nin ilk Görme Özürlü Milletvekili Lokman Ayva, sosyal ve fiziksel sistemlerin belirli bir insan tipine göre ayarlanmış olduğunu belirterek; “İşte bu bakış açısını değiştirmek için ya sistem içinde olacaksınız ya da açıyı genişleteceksiniz. Bizler de sistem içinde olamayacağımıza göre bu açıyı genişletmemiz lazım. Çünkü insan istedikten sonra her engeli aşacak azim ve güçtedir” dedi.

Genel Başkanı olduğu Derneğin düzenlemiş olduğu Bilgisayar Kursu’nu ve SDÜ, Engelliler Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından hayata geçirilen ve 4 aydır çalışmaları süren ‘Bez Bebek geri geliyor’ Projesi’nin Sergisinin açılışını yapmak üzere Isparta’ya gelen Beyazay Derneği Genel Başkanı Lokman Ayva, Gazeteci Yunus Özler’in sorularını yanıtladı.

YUNUS ÖZLER SORDU LOKMAN AYVA CEVAPLADI

Engellilerin toplumda daha iyi şartlarda yaşaması uğrunda çok çaba sarf etmiş, toplumun özürlülere daha hoşgörülü bakması yönünde bilimsel, sosyal, siyasi faaliyetlerde bulunmuş kişi olan Lokman Ayva, Ak Parti İstanbul Milletvekili olarak da aynı zamanda ilk görme özürlü ilk Milletvekili olmuş ve yaşadığı tecrübelerle, deneyimlerle dolu hayat yaratarak ‘aciz İnsan’ paradigmasını yıkan isim oldu.

AYVA; “11 YAŞINDA GÖRME YETENEĞİMİ KAYBETTİM”

İşte bu doğrultuda Genel Başkan Lokman Ayva’nın hayat hikayesini konuştuk. 1966 yılında Konya’nın Doğanhisar kasabası Başköy ilçesinde doğduğunu ve 11 yaşında geçirdiği  Menenjit hastalığı sonucu görme yeteneğini kaybettiğini anlatan Genel Başkan Ayva; “Görme engelli yani kör olduktan sonra evde birkaç yıl kaldım. Benim bu yaşadıklarımı bir işe giremeyen, sınavı kazanamayan, işsiz kalan birçok arkadaşımızın durumuna benzetebiliriz. Bu pencereden bakarsak ortak şeyler yaşadığımızı anlayacaklardır.

“OKULA GİDEMEDİĞİM HALDE GİDECEKMİŞ GİBİ HİS DUYARDIM”

11 yaşındaydım 23 Nisan günü başlayan bir hastalıkla beraber 20 gün sonra kör oldum. Durup dururken ne çevremde, ne de ailemde böyle bir durum yokken bir anda kör oldum. Hiç unutmuyorum bir gün öğlen vakti radyo dinliyordum, tabii o zamanlar TRT vardı sadece, dıt dıt diye bir ses ve ardından saat 12.00 denildi. Ben de eyvah deyip yerimden fırladım ben okula gideceğim diye tekrar yüreğim yanarak oturdum, çünkü okula gitme imkânım yoktu artık. Kör olduğumu unutmuşum. Muhtemelen sabahleyin işe gideceğini düşünerek hazırlanan birçok insan da benim gibi bu duyguları yaşamıştır. Yine o ara çok enteresan duygular yaşadım. 13-14 yaşlarında mahallede bir kıza aşık oldum. Çocuklar arasında genelde olur ya. Fakat kız bana karşı var mıyım yok muyum hiç tepki göstermiyor. Beni yok sayıyor. Kasıtlı değil elbette, çünkü onun hayatında kör birisi demek orda oturan biri gibi, bir sandalyeden masadan farksız. Benim hiç sevmediğim bir çocukla oyun oynuyorlar, ip atlıyorlar. Tabi böyle durumlar karşısında özellikle gençlik, ergenlik dönemlerinde inanılmaz bir yürek yanıklığı hissediyorsunuz. Yine o dönemde yaşadığım başka bir duygu ise gelecekten hiçbir şey beklememekti.

“HAYATTAN HİÇBİR BEKLENTİM YOKTU”

Bugünle yarın arasında hiçbir fark yok sizin için, ümidinizin olmadığını varsayın. Çoğu insan bilmez, yaşamamıştır bu duyguyu. Yarının bir şey getirmeyeceği duygusu çok korkunç bir durumdur. Hatta insanları intihara bu düşüncenin götürdüğünü düşünüyorum. Belli bir süre sonra ya ben niye yaşıyorum ki, niye oksijeni kirletiyorum ki diye düşünmeye başladım. Bir süre sonra yaşam anlamsızlaşıyor. 14-15 yaşındaki bir çocuğun hayatında ne olur. Okula gidecektir veya çıraklık yapacak bir sanatla uğraşacaktır, sonra askere gidecektir, kız ise çeyizini hazırlayacaktır, evlenecektir. Bir işe girecektir ya da dükkan açacaktır. Ama bunlarla ilgili benim hiç beklentim yoktu. Çünkü kör bir adama kim kız versin ya da kör bir adam nasıl iş bulsun diye düşünüyordum.

“AİLEM ‘LOKMAN’A KİM BAKACAK’ DİYE

KARA KARA DÜŞÜNMEYE BAŞLADI”

O dönemde ailem bu durumu şöyle karşıladı. Ailem eyvah dedi, bizim çocuğumuza hiç aklımızdan geçmeyen bir sakatlık geldi. Artık hiçbir şey yapamayacak. Aciz bir varlık olarak ölünceye kadar yaşayacak. Ona birinin bakması lazım, biz öldükten sonra kim bakacak gibi kaygılar taşımaya başladı. Onların benimle ilgili hayalleri yok oldu. Onlar için Lokman yaşayacak sonra da ölecek idi. Ablasının yanında kalsa eloğlu var. Abisinin yanında kalsa elkızı var. Kim bakacak Lokmana diye kara kara düşünüyorlardı.

“AİLEM BENİ DÜĞÜNLERE GÖTÜRMEZDİ”

Aileler çocukları özürlü olunca toplumda alay edilir diye saklayıp pek kimseyle görüştürmez. Ben bu durumları çok yaşadım. Mesela bir düğüne gidileceğinde Lokmanı götürmeyelim şimdi orda birisi bir şey der canımızı sıkar diye düşünürlerdi. Daha başka acılarda var. Benim sakat ve kör olmamın sebebini toplumdaki bazı kimseler kendilerince başka şeylerle açıklarlardı. Bu adam acaba niye kör oldu. Kim bilir babası ne günah işledi de oğlundan buldu. Anası kim bilir ne yaptı da oğlu böyle oldu diye konuşurlardı. Toplumda böyle bir adet var. Özürlü kişinin bir şeylerin faturasını ödediği sanılır. Yanımda duran adam benim hatamdır gibi bir görüş var ortada. Aileler bundan da çekiniyor.

“HAYATTAN BÜYÜK DENEYİMLER EDİNDİM”

Tabi durumumuzu anlamak kabullenmek çok zor oldu. O arada çok enterasan bir şey yakaladım ben. Biz filmi, sinemayı niye seyrederiz. İzlediğimizden bir ders çıkarırız. Eğer filmi izlerken müdahale edersek ondan ders çıkaramayız. Siz orda eliniz kolunuz bağlı izlersiniz, senaristin ve yönetmenin dediklerine mahkûmsunuz. Film belki sizin istemediğiniz şekilde sonuçlanır ama yine de siz dersinizi çıkarırsınız. Benim içinde çok enteresan bir şekilde var olduğum fakat müdahale edemediğim bir hayat vardı. Mesela bir ortamda insanlar konuşuyor benim de çok güzel bir fikrim var fakat benim söylediklerimi duymazdan gelir konuşmalarına devam ederlerdi. Hem kör hem de çocuk sayılacak yaşta olduğum için hiç önemsemezlerdi. Kendinizi değersiz hissediyorsunuz ama karşınızda da capcanlı bir hayat var. Oradan da inanılmaz dersler ve deneyimler edindim.

“EĞİTİM HAYATIM RADYO PROGRAMINA

YAZDIĞIM YAZIYLA BAŞLADI”

1982 yılında körler okuluna başladım. Körler okulu değişik bir ortam. Ben kabartma yazıya ilk defa burada dokundum. Kör olduğumda babama dedim ki ben okumak istiyorum babam da nasıl okuyacaksın tahtayı göremezsin, yazıyı okuyamazsın dedi. Daha sonra radyoda körlerin okuyabildiğine dair bir takım şeyler duydum. Babamı zorladım Konya da körler için okul aradık bulamadık, postaneye gittik PTT dağıtıcılarına sorduk özürlüler için okul var mı diye yok dediler, Milli Eğitime sorduk kimse bilmiyor. Tüm bunları yaşadıktan sonra şimdi bir vatandaşla konuşurken bunu kime soracağız dediklerinde bir alternatif sunma ihtiyacı hissediyorum, hemen bir şey önermek istiyorum. Komşumuzun çocuğuyla radyoya gizlice bir mektup yazdık durumumu anlattık, ben okumak istiyorum dedik. O zamanlar radyoda Günün İçinden programı vardı, dinleyici mektubu cevaplanmazdı. Radyodan şu adrese mektup yazabilirsin diye cevap geldi. Dedikleri adrese yazdım ve cevap geldi, ailem de tabii Ankara’dan resmi yazı gelmiş, devlete bulaşmamak lazım diye düşünerek beni okula götürdü ve öylelikle eğitim hayatım başladı.

“EĞİTİMİME 5 YIL ARA VERDİKTEN SONRA

BABAM ELİMDEN TUTUP OKULA GÖTÜRDÜ”

Tabii okumayı çok arzu ettğim ve severek bu işi benimsediğim için başarılı bir öğrenim hayatım olduğunu söyleyebilirim. Gerçekten 5 yılın birikmişliği ve açlığı vardı bende. Bu nedenle başarılı olduğumu düşünüyorum. Daha sonra okul hayatıma 5 yıl kadar ara vermiştim. Bu ciddi bir ara  sayılırdı benim için. Daha sonra okula ilk gittiğimde çok enteresan bir şey yaşadık. Babam beni elimden tuttu Ankara’ya götürdü, gidişimiz de ayrı bir macera zaten. Yoklukta, kıtlıkta yaşlı bir teyzenin verdiği borç parayla gittik. Görme özürlü müdür yardımcımız aynı zamanda İngilizce öğretmenimiz Atilla Sümer bizi karşıladı, kayıt için bir bakalım çocuğunuzun burada okuması için şartlar uyuyor mu dedi. Babam da bu sefer biz o kadar zorlukla geldik oğlumun okulda kalıp kalmayacağına kör biri mi karar verecek diye endişelendi. Görmeyen birinin yetki sahibi olması, makamının olması babamı çok etkiledi.

“HANIMA EHLİYET ALDIK BENİ HER YERE O GÖTÜRÜP GETİRİYOR”

Daha sonra da babama çocuğunuzu okulumuza alacağız, tamam dediler. Babam bu duruma çok sevindi. Öğlen vakti Atilla hocanın hanımı arabayla geldi ve hocayı alıp gitti. Babam tüm bunları seyretti ve bana dedi ki Lokman oğlum sen oku İngilizce öğretmeni ol, hanımına da bir ehliyet alırız. Rol modeller o kadar etkili oluyor. Babam bunu o kadar içten istemiş ki daha sonra ben alanım olmadığı halde 5 sene İngilizce öğretmenliği yaptım, Boğaziçi İşletmeyi bitirdikten sonra bir dönem böyle bir hak tanındı ve İngilizce öğretmeni oldum. Evlenir evlenmez de babam, oğlum senin hanımına ehliyet alalım dedi. Şimdi hanım araba kullanıyor, bizi bir yerlere götürüp getiriyor. Bu durumu ben mantık kurallarıyla açıklayamıyorum. Onun için anne baba duası almak çok önemlidir. Benim işlerimin yolunda gitmesinin bir nedeni de annemin duasıdır. Her sabah benim için dua eder.

“BAŞARIM BENİ YÜREKLENDİRDİ”

Okuldaki başarım beni iyice yüreklendirdi ve okulu birincilikle bitirdim. Geliştirdiğim bu özgüvenle, azimle birçok güzel çalışmanın içinde yer aldım. Sadece ortaokulda değil Lise ve Üniversitede de oldukça büyük başarılara imza attık diyebilirim.1988’de Ankara Bahçelievler Lisesi ve daha sonrada Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümünden mezun oldum ve ardından yüksek Lisans yaptım. 

“YAZARLIKTAN ÖĞRETMENLİĞE ÇOK İŞ YAPTIM”

Daha sonra; yurtiçi ve dışında çok sayıda sosyal faaliye içinde bulundum. Örneğin;  Karanlıktan Aydınlığa Adım Dergisi Genel Yayın yönetmenliği, başyazarlığı yaptım. Radyo programcılı, Bilgisayar öğretmenliği, İngilizce öğretmenliği… Özürlüler Koordinasyon Merkezinin kurucu başkanlığı yaptım. Bilindiği gibi bu merkez Türkiye’de ilk kez İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığının bünyesinde oluşturuldu. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan döneminde bu çok önemli.

“ENGELLİLERİN SORUNLARINI GÜNDEME

TAŞIYARAK ÇÖZÜM İÇİN ÇALIŞTIM”

2001 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Özürlüler Merkezi yöneticiliğine getirildim. Ardından şuanda Isparta Şubesine geldiğimiz Beyaz Ay Derneği Genel Başkanı, Fiziksel Engelliler Vakfı yönetim Kurulu üyeliği, Türkiye Körler Federasyonu Yönetim Kurulu üyeliği yaptım ve halen yapıyorum. Bu vasıflarla bulunduğum ziyaretlerde engelli insanlarımızın sorunlarını üst makamlara taşıyarak engellilerimizin sorunlarını gündemde tutmaya çalıştım” dedi.

“MİLLETVEKİLİ OLMAMI TAYYİP ERDOĞAN BEY İSTEDİ”

Konuşmasında, Milletvekili olma düşüncesi nasıl oluştu, nasıl karar verdiniz? Sorusunu da yanıtlayan Lokman Ayva; “1999’da Fazilet Partisinden aday olmuştum. Adaylık süreci çok ilginç gelişti. Öğretmendim yılsonu notlarını hazırlarken güvendiğimiz bir arkadaşımız aradı dedi ki; Genel Merkez’den aradılar, seni aday göstermek istiyoruz. Benim de o zamanlar hiç aklımda yok böyle bir şey. Aslında 1995’de Tayyip Bey benim milletvekili olmamı istemiş, aday gösterilmem noktasında konuşulmuş fakat benim yaşım tutmamıştı. 1999 da ise adaylık benim gündemimde yok ama böyle bir şeyin gerekli olduğu Tayyip Bey ve parti camiası tarafından düşünülüyor.

“FAZİLET PARTİSİNDEN MİLLETVEKİLİ

ADAYI OLDUM KAZANAMADIM”

Memuriyetten ayrılmak için 2 saat vardı. Dilekçe verdim, istifa ettim ama milletvekilliğini kazanamadım. 2001 de Fazilet Partisi kapatılınca Ak Partinin kurulucuları arasında yer aldım. Tayyip Bey sağ olsun bize teveccüh etti, görev verdi. Toplantılar yaptık, parti programını tüzüğünü yazdık. Tüzük de özürlülerle ilgili çok güzel şeyler bulundu. İşitme engelli vatandaşlarımızın kendilerini anlatabilmeleri, aday olabilmeleri ile ilgili hükümler koyduk. Seçimler oldu ve 3 Kasım da milletvekili oldum. O ara Partinin Merkez Karar Yönetim Kurulu’na seçildim. Ben sivil toplum kuruluşunda bir çok görevler yaptım ve işlerin gelip bir noktada tıkandığını görmüştüm. Hayat tecrübesi olarak özürlülerle ilgili yasal seviyede makro seviyede bir şeyler yapılması gerektiğini düşünüyordum. Milletvekilliğinin bu amacı gerçekleştirmek için iyi bir araç olacağını düşündüm. Bu anlamda etkili oldu” dedi.

“AHMET AYDEMİR ARKADAŞIMIZ ÇOK

GAYRETLİ, KENDİSİNE TEŞEKKÜR EDİYORUM”

Kendisini özürlü vatandaşlara adadığını ifade eden Lokman Ayva; “Bu noktada özürlü vatandaşlarımız her türlü sıkıntısını bize yani şubelerimize iletebilir. Çünkü, Isparta Şubemiz de bu konuda  çalışmalarını sürdürüyor. Ahmet Aydemir arkadaşımız gerçekten bu konuda yoğun bir çaba içerisinde. Kendisine ve şahsında yönetimine bu çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum. Özellikle eğitim konusunda herkesten destek bekliyorum. Eğitim her engeli aşar. Eğer eğitim imkânı olmasaydı biz fakir bir aileydik muhtemelen ben dilencilik yapıyor olacaktım. Bu şansı hepimiz birilerine verebiliriz. Bu da özürlüleri eğitimle buluşturmakla olur.

“EĞİTİM HER ENGELİ AŞAR”

İnanın ülkemizde eğitimle ilgili çok güzel imkânlar var. Milli Eğitim bakanlığının çok güzel çalışmaları var. Her özürlü kişi yaşı ne olursa olsun imkân mutlaka eğitime yönlendirelim. Hatta özürlü kişiyi anne babası okula göndermek istemiyorsa ayıplayalım. İnanın yeri geliyor özürlü çocuğun anne babası öğretmen bile olsa okula göndermeyebiliyor. Toplumsal baskı önemli, mahalle baskısı önemli. Bu Eğitimden başka özürlünün başka bir alternatifi yok, eğitim her engeli aşar diyoruz. Bu sadece özürlüler için değil bence herkes için eğitim her engeli aşar. 

“HAKLARINI BİLMEYEN ÇOK SAYIDA ÖZÜRLÜ VAR”

Bu zamana kadar yaptığımız çalışmalar ışığında geleceğe yönelik hedef ve hayallerimiz elbette ki var. Uygulama kalitesinde şu anda sorun var. Daha haklarını bilmeyen birçok özürlü vatandaşlarımız var. Bu durumu biraz daha iyileştirmemiz gerekiyor. Önümüzdeki yıl onları çözeceğiz. Özürlülerin uluslararası alana açılmasını istiyorum. Bu konuda çalışmalarımız var” dedi.

“ISPARTA ŞUBEMİZ EN ÇOK ÇALIŞAN ŞUBELERİMİZDEN”

Beyazay Derneği Isparta Şubesi’nin çalışmalarından övgüyle bahseden Genel Başkan ve İstanbul Milletvekili Lokman Ayva; “Isparta Şubemiz en iyi çalışan şubelerimizden birisi. Ahmet Aydemir arkadaşımız daha önce özürlülere yönelik KPSS’ye hazırlık kursu düzenlemiş ve bu sayede özürlülere yönelik yapılan devlet memurluğu sınavında bir çok özürlü arkadaşımız başarılı olmuştur.

Ahmet Aydemir Başkanımız şimdi de, özürlülere yönelik bilgisayar kursu düzenlemiştir. Bu özürlü bir kişi için son derece önemli bir konudur. Çünkü, bilindiği gibi çağımız teknoloji çağıdır. Her insan gibi görme özürlü vatandaşlarımız da artık bilgisayarı, interneti kullanabilmesi hem onlara istihdam alanı açacaktır hem daha iyi vakit geçirme imkanı bulacaklardır” dedi. 

Bu haber 1245 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...