“Gülçiçeğinde, bizim 5 yılda üreteceğimizi 1 yılda üreten İran Devleti var”

2 Mayıs 2016 15:20

Gülçiçeğine devlet desteğinde önemli bir mesafe alındığını belirten Gülbirlik Genel Müdürü Çelik, devlet desteğinin önemine dikkat çekerek; “Devlet baba gülü milli bir ürün gibi kabul edecektir. Devlet desteğinin olduğunu diğer ülkelerin bilmesi psikolojik bir güç olacaktır” dedi.

Gülbirlik Genel Müdürü Hasan Çelik, katıldığı “Ne Var Ne Yok?” programında önemli açıklamalar yaptı: “Bugüne kadar takip ettiğimiz ülkeler açısından baktığımızda geleneksel olarak karşımızda Bulgaristan var. Bulgaristan gerek gülçiçeği rekolte kapasitesiyle gerekse gülyağı ve konkret üretim kapasitesiyle hiçbir zaman Türkiye ile rekabet edebilecek bir pozisyonda değildi bugüne kadar. Burada üreticilere önemli destekler söz konusu. Üreticilere çok göstermelik rakamlarla büyük araziler tahsis edilmek suretiyle gül dikimi teşvik edilmekte.
Orada Gül Enstitüsü’nün 100 yıllık bir geçmişi var. Avrupalı ya da dünyadaki diğer ülkeler Isparta veya Türk tipi gülyağını bilmekle beraber, hep kafalarında ilk defa oluşan şey Bulgar tipi gülyağı. Bunu önemli ölçüde kırdığımızı düşünüyoruz. Gülyağı ya da gül konkreti denildiğinde Türk tipi gülyağı hatırlatılması konusunda önemli çalışmalar yaptık. Hemen hemen herkesin kapısını çaldık. Bizimle ticari ilişkisi olsun olmasın ziyaretlerimizi yaptık. Türkiye’de potansiyeli kendilerine anlattık. Bu noktada yeterli bir tanıtıma ulaştığımızı düşünüyoruz.
Üretim kapasitesine baktığımızda Isparta halen önde. Dekar başına çiçek rekoltesi Türkiye’deki kadar yüksek değil. Bir dekardan alacakları 350’yi geçmiyor. Türkiye’de bahçeye bakıldığında 500’den aşağı düşmez. İyi bakımla 700’e kadar gider. Orada böyle bir şey yok. Belki de gülçiçeğinin ekim, dikim ve bakımından kaynaklandığı söz konusu olabilir. Dikim alanı olarak bizden fazlalar ama verim olarak bizden düşükler. Onun dışında İran, Fas, Suudi Arabistan'ın Thai kentinde yapılıyor. Biz bunların hepsini gördük. Fas’ta Fransız firmaların ağırlıkta olduğu kuruluşlar etkili. Arazi kiralanması yoluyla Fransızların ağırlıkta olduğunu gördük.
Thai’de geleneksel yöntemlerle üretim yapılıyor. İmbiklerle üretim yapılıyor. Bir firmanın 250-300 imbiği var. Kiloyla değil adetle alım yapılıyor. Yöntem geri kalmış bir şey ama orada yaklaşık 600 kilogram civarında gülyağı üretim yapılıyor. Onlar doğrudan kullanım amaçlı Körfez ve Arap ülkelerine satım yapıyorlar. Buraları çok potansiyel bir tehlike olarak görmüyoruz. Ama karşımızda İran var. İran’da yıllık 30 bin ton çiçek üretiliyor.
5 yıllık üretimimizi bir yılda üretiyorlar. Bugüne kadar İran, ambargo nedeniyle kapalı ekonomide kalmasından dolayı hep gülçiçeklerini içecek gülsuyu imalatına yönelik kullanmışlar. Ama son dönemde ambargoların kaldırılması, yaptırımların iyileştirilmesi noktasında dünyada neler olduğu konusunda haberdar oldular. Türkiye’ye geldiler. Bulgaristan’a da gittiler. Oradan aldığımız gülyağı örneklerini burada analiz ettirdik. Fakat mevcut parfümeri ve kozmetik sektörünün beğenisine sunulabilecek kalitede de olmadığını gördük. İleride potansiyel bir tehlike gibi görülebilir mi? Takip edilmesi gerekir. Kimseye üretim yapma, pazara girme diyemezsiniz. Bunun önlemi; kendi içimizde daha ucuz maliyetli üretimler yapmak suretiyle rekabet gücünü artırarak, pazardaki payımızı ve gücümüzü korumak ve muhafaza etmektir.
Hiçbir zaman üreticinin alın terinin, el emeğinin alamayacağı bir fiyatı tespit etmekten kaçınırız ve çekiniriz. Bu bize vicdani rahatsızlık da verilir. Bu bizim yönetim olarak da prensiplerimizden birisi. Çok net olmamakla beraber, bu verilmiş bir söz gibi algılanmasın, üreticilerin de kötümser olmamaları adına söylüyorum rakam telaffuz etmek mümkün değil, ama bu yılın iyi geçeceği kanaati var bende. Fiyat 2015 yılının altında kalır mı? zannetmiyorum diyebilirim. Ama üstüne çıkabilir mi, onu da bilemem. Biz dengeyi korumak zorundayız. Bu dengede 3 ayak var. Birincisi üretici ayağımız. İkincisi bizim gibi imalatçılar. Üçüncüsü ise bu ürettiğimiz ürünlerin pazarlamasını yaptığımız nihai tüketiciler dediğimiz kişiler. Bu 3’lü birbirinin ayağına çelme takmaya kalkarsa olmaz. Biz öncelikle üreticimizin hakkını korumakla mükellefimiz. Tüm çalışmalarımızı ve görüşmelerimizi üreticimizin hak ve hukukunu önde tutmak suretiyle yapıyoruz. İnşallah her şey istediğimiz gibi gider. Üreticimiz geçen yılda olduğu gibi iyi bir fiyatla ürününü satmış olur.
Gülbirlik’in çok farklı dönemlerinde desteklerle ilgili çalışma yapıldı. Bir türlü bunu beceremedik. Ama şuanda en ümitli olduğum ve hedefe en yakın olduğumuzu düşündüğüm süreçte olduğumuzu düşünüyorum. Bu süreç kolay kat edilmedi. Isparta’da basın bu konuyu çok defa işledi. Sayın valimiz Isparta adına bunu her ortamda dile getirdi. Sayın vekilimiz Süreyya bey konuya sahip çıktılar. Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na dosyalar götürmüştüm. Ama kesin sonuç alıcı çalışmayı Isparta Valisi Sayın Vali Vahdettin Özkan’ın kendi imzasıyla yazmış olduğu bir talep vardı. Bu talebi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na ulaştırdık. Oradaki arkadaşlar çalışıyorlar. Süreyya vekilimize de bunu ilettik. Bu sefer inşallah olacak. Üreticiye verilecek destekler çok küçük görülmesin. Gül üretimi genelde kırsal kesimlerde yapılmakta. Bu kesimdeki insanlar gülcülük yapmanın bir anlamını hissedecekler. Devletin kendilerine sahip çıktığını, devletin kendilerini koruyup kolladığını, zor günlerde devletin kendilerinin yanında olacağı güvencesi onların gülcülükte devam etme kararını kendilerine verecek. Gül gerçekten milli bir ürün. Rosense de sektörün milli bir markasıdır. Gül menşeili ürünler bazında baktığınızda ikinci bir firmayı bulamazsınız. Tek olması sebebiyle, bir üretici çiftçi kuruluşu olması sebebiyle ve hele hele Isparta gibi dar bir bölge içerisinde dünya liderliğine oynayan bir konu ise bu milli bir üründür. Gülyağı konusunda Türk tipi gülyağı ile dünyada markayız. Bence bu ürün milli bir üründür. Bunun desteklenmesi üretici bazında devlete karşı çok büyük bir güvene neden olacaktır. İnsanların kırsal kesimlerde kalmalarını sağlayacağına inanıyoruz.
İnsanlar şehir merkezinde asgari ücrete tabi ediyor. Belki köyünde kalsa 2-3 bin lira para kazanacak. Devlet bize sahip çıkmıyor diyorlar. Ama devlet et, süte destek veriyor. Gül de desteklenirse çok güzel olur. Isparta’da 12 bin aileden bahsediyoruz. 5’le çarparsanız 60 bin kişi yapar. Yan sanayisini de ele aldığınız zaman 100 bine ulaşır. Isparta’da herkesin mutlaka gülcülükle bir bağlantısı var. Bu köylünün üretmesi gereken bir ürün. Ama kalkıp da 300-500 dönüm araziler bir sanayicinin eline geçecek olursa köylünün sofrasına göz dikmiş olunur.
Toplu üretimin getireceği dezavantajlar var. Gül çok hızlı toplanması gereken bir ürün. 500 dönümlük araziyi nasıl toplattıracaksınız? Arazilerin tek elde toplanması hem köylüler açısından sıkıntı olur hem de köydeki nüfusu tutamazsınız. Devlet desteği tehlikelerin önüne geçecektir. Devlet baba gülü milli bir ürün gibi kabul edecektir. Devlet desteğinin olduğunu diğer ülkelerin bilmesi psikolojik bir güç olacaktır.

 

 

 

 

Bu haber 678 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...