“1 Kasım seçimlerinde yeniden istikrar diyeceğiz”

27 Ekim 2015 14:29

Memur – Sen Konfederasyonunun ‘Öncü Medeniyet Güçlü Sendika Büyük Türkiye Hedef Bir Milyon Üye’ programlarının Isparta ayağı, DSİ 18. Bölge Müdürlüğü Yemekhanesi Sosyal Tesislerinde gerçekleştirildi.

Memur - Sen Genel Başkan Yardımcısı ve Enerji Bir - Sen Genel Başkanı Hacı Bayram Tonbul, burada yaptığı konuşmada; 1 Kasım seçimlerinde istikrarın sürmesinden yana olduklarını belirtti.

Genel Başkan Yardımcısı Tonbul konuşmasında şunları söyledi: “3. Dönem Toplu Sözleşmelerde elde edilen mali ve sosyal haklar da dahil olmak üzere 13 yıldır üretilen sosyal ve sessiz devrimlerin sırrı istikrardır. Bu kazanımlardan geri dönülmemesi ve yeni kazanımların sürmesi için  siyasal ve ekonomik istikrarın sürmesi ve toplumsal barışın devam etmesi gerekmektedir. İnsan nisyanla maluldür. Unutur. Unutmamak için şöyle bir hatırlayalım. Her on yılda bir demokratik sivil siyasete ve parlamenter rejime balans ayarı çekiliyor, toplum hizaya getiriliyordu. 27 Mayıs darbesiyle devletin kurumlarını milli iradenin ortağı hatta vasisi yaptılar. 12 Mart muhtırasıyla sivilleşme ve sivil siyasete dur dediler. Dindar ve muhafazakarların siyaset yapmasının önünü kesmeye çalıştılar. 12 Eylül darbesiyle vesayeti kurumsallaştırdılar, tek tip vatandaş ve Müslüman yetiştirme projesini devreye soktular.

Yüzyılın en zalimane ve tahripkar darbesi olan 28 Şubat ile mütedeyyin insanların ülke yönetiminde söz sahibi olmasının, misyon ve vizyonlarını hayata geçirmelerinin önünü kapamaya kalkıştılar. Ancak halk kendinden olan milletin adamlarını, ümmetin dertlilerini yönetime getirmekten bir an olsun vazgeçmedi; 2002 yılında 28 Şubat’ta örselenen, önü tıkanan, dayak yiyen sivil siyasetin sözcüleri işbaşı yaptı. Sivil, demokrat ve mütedeyyin insanların yönetime gelmesinden haz almayan darbeci zihniyet te iş başı yaptı. 2007 Nisan’ında başlattıkları Cumhuriyet Mitingleri ile darbe zemini oluşturmanın gayreti içine girdiler.27 Nisan e-muhtıra ile yeni bir darbe girişiminde bulundular. Ancak sivil siyasetten hak ettikleri cevabı aldılar. Tek amaçları vardı. Cumhurbaşkanlığı makamına eşi başörtülü bir devlet adamını çıkarmamak. Bunun için hukuk garabeti olan 367 krizlerini çıkardılar, cumhurbaşkanlığı seçimlerini provoke ettiler. Siyasi parti liderlerinin tehdit ve şantajla meclis’e girmesini engellediler. Sivil siyaset milli iradeye gitti ve milli irade darbecilere sandıkta unutamayacakları bir ders verdi.

Darbecilerin antidemokratik tüm projeleri çöktü. Türkiye’nin 11. Cumhurbaşkanı eşi başörtülü olan Abdullah Gül oldu. Eşi başörtülü Cumhurbaşkanının Çankaya’ya çıkmasına engel olamayan darbecilerin imdadına militan demokrasi isteyen savcılar yetişti. Mart 2008’de Cumhuriyet tarihinde ilk defa iktidar partisi hakkında “laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” iddiasıyla kapatma davası açtılar. Ülkemiz, sivil siyasete yönelik yüksek yargı merkezli darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı. Türkiye’nin hak etmediği antidemokratik girişimlere ve vesayeti kurumsallaştırmak için Cumhuriyet mitingleri yapan darbeci, yasakçı ve faşist cepheye karşı sivil, özgürlükçü ve demokratik duruşu, daha kesin ifadeyle millet iradesini harekete geçirdik. İlk iş olarak, vesayetçilerin darbe girişimlerini püskürtmek ve milli iradeye sahip çıkmak için “Kayıt yok, şart yok egemenlik milletindir” düsturuyla Ortak Akıl Mitingleri sürecini başlattık.

Malatya, Samsun ve Bursa’da yaptığımız Ortak Akıl Mitingleriyle demokratik Türkiye fotoğrafına ve demokrasi tarihine anlamlı bir katkı sunduk. Sivil irade ve demokratik Türkiye çağrısını haykırdığımız “Egemenlik milletindir” kararlılığını vurguladığımız mitingler, vesayetin tasfiyesini ve vesayetçilerin de tarihin çöp sepetine gidişini sağlayan sürecin işaret fişeği olarak tarihe geçti. Bu demokratik karelerin kalıcı olması ve uzun süredir devam eden sessiz devrimlerin Anayasal garanti altına alınması gerekiyordu. Ayrıca, anayasadan ve diğer bütün mevzuattan vesayetin izlerinin silinmesi ve toplumun tüm katmanlarının insan onurunun gerektirdiği haklarla buluşması, bizim için olmazsa olmazdı. Bu anlayışla, sessiz devrimin Anayasal düzlemdeki karşılığını oluşturan Anayasa değişikliği paketine, oluşum sürecinden onaylanma sürecine kadar destek verdik.12 Eylül 2010 tarihinde milletin onayına sunulan paket, sessiz devrimler tarihine altın harflerle yazıldı. 12 Eylül referandumunda millet iradesinden yana taraf olduk. “Toplu Sözleşmeye de Toplumsal Sözleşmeye de Evet” sloganıyla gerçekleştirdiğimiz “evet kampanyası” ile demokratik anayasa paketinin yüzde 58 gibi rekor bir destek almasında büyük paydaş olduk. Milletin onay verdiği Anayasa değişikliği paketi, vesayetin tasfiyesini sağlarken,  sivil siyasetin hakim olduğu demokratik Türkiye’nin inşasına dair süreci de hızlandırdı. Başta kadınlara ve dezavantajlı kesimlere pozitif ayrımcılığın da yer aldığı anayasa değişikliğiyle, Cumhuriyet tarihinde kamu görevlileri ilk kez  toplu sözleşme hakkını elde etti. Bu, Memur-Sen’in başarısıdır. 3. Dönem Toplu Sözleşmelerde elde ettiğimiz sosyal devrim niteliğindeki kazanımlar bu çileli yolculuğun ürünleridir.

12 Eylül referandumunu müteakip 12 Eylül darbe Anayasasının tamamen değiştirilmesi, sivil, özgürlükçü ve milleti kucaklayan yeni bir anayasanın yapılması için çalışmalarımızı sürdürdük. Çünkü, sivilleşme ve özgürleşme noktasında 26 maddelik Anayasa değişikliği paketiyle yetinemezdik. Siyasi partilerin 2011 genel seçimleri öncesinde deklare ettikleri yeni anayasa söylemlerini eyleme dönüştürmeleri çağrısı yaptık. Birçok girişimde bulunduk. Siyasi partiler 60 madde üzerinde uzlaştı. Ancak bugün geriye doğru baktığımızda, siyasi partilerin tamamı üzerinde uzlaşmazlığa düşmesi nedeniyle yeni anayasa çalışmalarının akamete uğradığını, toplumun hayal kırıklığı yaşadığını görüyoruz. Biz,  milleti kucaklayacak, devleti demokratikleştirecek yeni anayasa için mücadele ederken, Yeniden Büyük Türkiye ve medeniyetimizin yeniden inşası için çalışırken, dışarıdaki ve içerdeki şer odakları da boş durmadı, durmuyor. Milletin iradesine ipotek koymak ve inşa ettiklerimizi yıkmak için darbe girişimlerini devam ettiriyorlar.

Ergenekon, Balyoz darbe girişimlerinden eli boş dönenler,  Gezi kalkışması, 17-25 Aralık küresel operasyonu ve 6-8 Ekim vandalizmi ile amaçlarına ulaşmayı denediler. Çok şükür aklıselim ve feraset galip geldi. Bizde bu süreçlerde sivil siyasetin, milli iradenin ve kardeşliğin tarafı olduk. Türkiye’nin büyüme ve gelişme yolculuğuna ilişkin sessiz devrimleri bitirmek ve Yeniden Büyük Türkiye yolculuğunu kesintiye uğratmaya yönelik eylem ve girişimleri püskürtmede aktif rol aldık. Gezi Parkı kalkışmasının arka planını, 17-25 Aralık darbe girişiminin küresel yönlerini ve 6-8 Ekim olaylarının çözüm sürecini bitirme provokasyonu olduğunu millete ve teşkilatlarımıza hızlı ve kararlı bir şekilde anlattık. Bu çerçevede, Paralel Yapı ile mücadelede hem kamu bürokrasisi hem de toplumsal dokunun uyarılması noktasında önemli işlevler üstlendik.

10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçiminde, vesayet cephesinin adayına karşı milletin adamının yanında olduğumuzu milletimize açık bir şekilde deklare ettik ve fiili destek verdik.  Devletimizi ve milletimizi içerde ve dışarıda temsil hakkına sahip Cumhurbaşkanımıza yönelik küresel ölçekli saldırılar doğru bir safta ve tarafta yer aldığımızı bir kez daha teyit etmiştir. Bu kapsamda, Cumhurbaşkanımızın nezdinde Türkiye’mize ve geleceğimize yönelik saldırılara karşı dün olduğu gibi bugün de dik duracağız, sosyal paydaşlarımızla birlikte mücadele etme kararlığımızı sürdüreceğiz. Hep ileriye doğru baktık. Her seçimi yeni anayasanın çıkarılması noktasında yeni fırsat olarak gördük. 7 Haziran 2015 seçimlerini de bu anlamda ciddi bir fırsat olarak gördük. Ancak 7 Haziran’da sivil, demokratik ve özgürlükçü anayasa yapacak siyasi bir iktidar çıkmadı. İnşallah 1 Kasım seçimleri Türkiye’nin özlediği yeni anayasayı yapacak iktidarı çıkarır.  Son beş aylık dönemde istikrarın ne kadar önemli olduğunu gördük. Terör azmaya, ekonomik dengeler bozulmaya, toplumsal barış zedelenmeye başladı. Darbe girişimleriyle amaçlarına ulaşamayanlar bu sefer terör kartını devreye soktular.

Kısa sürede onlarca şehit verdik. Yüzlerce gazimiz var. İçerden ve dışarıdan lojistik destek alan başta PKK olmak üzere terör örgütleri ülkemizin istikrarını bozmak için yoğun saldırılarda bulunuyorlar. Büyük Memur-Sen Ailesi olarak, bu süreçte  genel merkezimiz ve il başkanlarımız teröre lanet bildirileri yayınladı ve eylemler ortaya koydu. Özellikle Diyarbakır’da Memur-Sen öncülüğünde yapılan ve 600 STK’nın katıldığı teröre lanet mitingi çok anlamlıydı. Türkiye’nin ve milletimizin moralini yükseltti ve özgüvenini artırdı. Yine milli irade ve sivil dayanışma platformundaki sosyal paydaşlarımızla birlikte ortak bildiriler açıkladık. Türkiye-AB Karma İstişare Kurulu(KİK) üyelerinin öncülüğünde yüzlerce kuruluşun katıldığı “Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet” mitingini organize ettik. Öncelikle terörle mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi ve terörün tarihin çöplüğünde yer alması için 1 Kasım seçimlerinde yeniden istikrar diyeceğiz. Terörle arasına mesafe koyamayanlara, teröre açıktan veya dolaylı olarak destek verenlere haddini bildirmek için yeniden istikrar diyeceğiz. Terör devleti İsrail, Filistin topraklarından çekilmeden ve katliamlarına son vermeden İsrail’le dostluk kuracağını ilan eden siyasi partilere yanlış yoldasınız demek için yeniden istikrar diyeceğiz.

Büyük Memur-Sen ailesi olarak, kazanımlarımızın geriye gitmesi, yeni kazanımların üretilmesi ve bunların anayasal teminat altına alınması için yeniden istikrar sürsün diyeceğiz. Devlet içinde paralel yapılar oluşmaması, bu paralel yapıların milletimizin birliğine ve dirliğine zarar vermemesi için yeniden istikrar diyeceğiz. Anadolu çocuklarının önünü kapatan katsayı adaletsizliğinin tekrar gelmemesi için, imam hatiplerin orta kısmının kapatılmaması için, 12 milyon 300 bin demokratik imza ile kalkmasına öncülük ettiğimiz yüzyılın ayıbı başörtüsü yasağının yeniden vizyona konmaması için istikrar diyeceğiz. Eğitim, çalışma hayatı ve yasama başta olmak üzere hayatın her alanındaki başörtüsü zulmü sona erdi. Ancak sınırlı sayıda da olsa üniformalı kadınlara uygulanan başörtüsü yasağıyla erkeklere dayatılan kılık kıyafet yasaklarını da bitirme zamanı geldi. Darbe ürünü mevzuat, uygulama ve yasakların son kırıntılarının temizlenmesi için yeniden istikrar diyeceğiz.

Türkiye tek tek yasaklardan kurtulurken büyük bir zihniyet değişiminin de gerçekleşmesi elzemdi. Bu kapsamda, medeniyet değerlerimize bağlı insanın inşasında önemli bir kilometre taşı olan 4+4+4 sisteminin hayata geçirilmesinde sivil sorumluluk aldık. 2 milyon imza toplayarak kaldırttığımız katsayı adaletsizliği ve 12 milyon 300 bin imza toplayarak sonlandırdığımız başörtüsü zulmünün yanı sıra Eğitim şûralarında verdiğimiz mücadele ile son verdirdiğimiz kesintisiz eğitim zulmünün tekrar milletin önüne konmaması için yeniden istikrar diyeceğiz. Fişleme mekanizmasına dönüşen Milli Güvenlik derslerinin yeniden hayata geçirilmemesi, değerler eğitiminin önünü açan Kur’an ve Siyer derslerinin kaldırılmaması için, Osmanlı Türkçesi’nin müfredatta kalması için yeniden istikrar diyeceğiz. Medeniyet tasavvurumuza bağlı gençlik yetiştirilmesi için istikrar diyeceğiz. Maddi kalkınmanın yanında manevi kalkınmanın da sürmesi için yeniden istikrar diyeceğiz. Menfaat siyaseti ve diplomasisi yerine, medeniyet siyaseti ve merhamet diplomasisi anlayışının hakim kılınmasında öncülük yaptık. Medeniyet havzamızdakiler başta olmak üzere emperyalizmin ve küresel sömürü düzeninin mazlum, mağdur ve mahzun kıldığı bütün toplumlara ve insanlara yardım eli uzatmayı kurumsallaştırmak için yeniden istikrar diyeceğiz. Filistinli yetimler, Arakanlı mağdurlar, Suriyeli mülteciler, Doğu Türkistanlı mazlumların sahipsiz kalmaması için yeniden istikrar diyeceğiz. Kosova’ya, Bosna Hersek’e, Makedonya’ya ve Arnavutluk’a güçlü desteğin sürmesi için yeniden istikrar diyeceğiz.

Yerli, milli ve manevi değerlere dayalı inşa sürecini devam ettirirken, Batıla ve haksızlığa isyan ve itirazımızı da gür sesle haykırmayı sürdürmek için yeniden istikrar diyeceğiz. Vesayeti sonlandırmada aktif rol alan, sivilleşme, özgürleşme ve demokratikleşme sürecine katkı sunan, medeniyet değerlerimize sahip çıkan ve inşa yolculuğu başlatan Büyük Memur-Sen ailesinin mensubu olmak noktasında Allah’a ne kadar hamd etsek azdır. Yaptığımız faaliyetler millet tarafından takdir edilmiş,  kamu görevlilerinin teveccühünü kazanmıştır. Bu takdir ve teveccüh genel merkez yöneticilerimizin, il başkanlarımızın, şube başkanlarımızın, ilçe başkanlarımızın ve yönetimlerinin yanı sıra işyeri temsilcilerimizin alınteri ile buluşunca 850 bin üyeyle, hem nicelik hem de nitelik bakımından Türkiye’nin en büyük ve en kaliteli konfederasyonu olduk. Yetki mücadelesinde 11’de 11 yaparak Cumhuriyet tarihinde ilk kez tüm hizmet kollarında yetkili olan konfederasyon unvanını aldık. Böylece Memur - Sen büyük ölçüde kurumsallaşmasını tamamladı. Türkiye’de ve dünyada bütün yönleriyle takip edilen lider ve marka konfederasyon oldu.

Şimdi de öncü medeniyet, güçlü sendika, büyük Türkiye için hedef 1 milyon üye diyoruz. Bir milyon üye hedefimiz yanında uluslar arası örgütlenmeye hız verilmesi, dünya ölçeğinde federasyonlar kurmak için çalışmalara başlanması, grev ve siyaset hakkının elde edilmesi gibi uluslar arası ve ulusal hedeflerimiz var. Bu hedeflerimizi gerçekleştirmek için önümüzdeki süreçte bütün gücümüzle harekete geçeceğiz. Başta kurucu genel başkanımız Mehmet Akif İnan ağabey olmak üzere, milletimizin övgüsüne ve kamu görevlilerinin takdirine mazhar olan konfederasyonumuzun marka oluşuna katkı sunan ağabeylerimizi, ablalarımızı ve kardeşlerimizi hayırla yad ediyorum. Ahirete intihal edenlere Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlıklı ve huzurlu bir ömür niyaz ediyorum”.

 

Bu haber 649 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...