Kronik böbrek yetmezliğinin en önemli nedeni; ‘Diyabet’

17 Kasım 2012 13:36

Böbrek yetmezliği erken dönemde saptandığında birtakım tedaviler ile önlenebiliyor ya da ilerlemesi yavaşlatılabiliyor. Ancak ideal olanın, her diyabetik hastanın kan şekerini ve kan basıncını normal sınırlarda tutarak böbrek hasarı olasılığını minimuma indirilmesi olduğunu vurgulayan uzmanlar, diyabetin böbrek sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri hakkında bilgi veriyor.

Kontrol altına alınmamış diyabet, kronik böbrek yetmezliğinin en önemli nedeni. Uzmanlar, günümüzde diyaliz tedavisi görmekte olan hastaların yüzde 30-40’ındaki böbrek yetmezliğinin diyabetten kaynaklandığının altını çiziyor. 

Böbreklerin mükemmel çalışan bir süzme sistemi olduğunu ifade eden uzmanlar böbreklerin metabolizmamızdaki atıkların vücuttan atılması kadar kan basıncının düzenlemesi gibi daha birçok önemli görevleri olduğunu belirtiyor.

Diyabet hastalarını uyaran uzmanlar, “Diyabete bağlı olarak, böbreklerde oluşan hasarlanma “Diyabetik nefropati” olarak adlandırılıyor. Bu durum idrarda albumin-protein varlığı, böbreklerin süzme hızında (GFR) ilerleyici şekilde azalma (böbrek yetmezliği) ve kan basıncı yüksekliği ile kendisini gösterir” diyor.

Böbrek dokusunda diyabete bağlı hasar oluşup oluşmadığının anlaşılabilmesi için “Mikroalbuminüri” adı verilen idrar testi ile protein kaçağı arandığını belirten uzmanlar eğer önlem alınmazsa bu protein kaçağının daha da artarak, makroalbuminüri veya aşikar proteinüri adı verilen geri dönüşümü olmayan ve ilerleyici böbrek hasarına kadar gidebildiğini vurguluyor.

Uzmanlar özellikle Tip 2 diyabet hastalarının hemen hemen hepsinde var olan yüksek kan basıncının diyabetik nefropati gelişmesinde önemli rol oynadığını ifade ediyor. 

TANI İLE BİRLİKTE BÖBREK HASARINA DA BAKILMALI

Tip 1 diyabet (insüline bağımlı diyabet) tanısı olan hastalarda genellikle, ilk beş yılda böbreklerde herhangi bir sorun görülmediği için eğer bilinen bir böbrek hastalığı yoksa, mikroalbuminüri ve diğer böbrek işlevleri ile ilgili testlerin, hastalığın beşinci yılından itibaren düzenli olarak yapılmasını öneren uzmanlar, buna karşın Tip 2 diyabet hastalarında, hastalığın tanısı konduğu anda böbreklerde hasar olup olmadığının araştırılması gerektiğini, çünkü Tip 2 diyabetin belirgin hale gelmeden önce de böbrek hasarına neden olabildiğini vurguluyor.

KİMLER RİSK ALTINDA?

•Özellikle kan şekerinin yüksek olması

•Kan basıncının yüksek seyretmesi

•Sigara içilmesi

•Şişmanlık

•Diyabetin erken yaşlarda ortaya çıkması

•Genetik yatkınlık gibi…

etkenlerin varlığında diyabetik nefropati gelişme olasılığı daha yüksek oluyor.

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ NELER?

Bu hastalığa özgü bir belirti bulunmadığını vurgulayan uzmanlar, ilerleyen dönemde vücutta şişmeler, kan basıncının sürekli yüksek seyretmesi gibi belirtilere ek olarak; böbreklerin süzme işlevlerinin giderek bozulması ve azotlu atık maddelerin vücuttaki birikimine bağlı olarak halsizlik, iştahsızlık, bulantı, kilo kaybı, uyku düzeninde bozulmalar ve kaşıntı gibi yakınmaların oluşabileceğini belirtiyor.

TEDAVİNİN BAŞARISI İÇİN HASTANIN BİLİNÇLİ OLMASI GEREKİYOR

Hastalığın erken dönemde saptanması durumunda birtakım tedaviler ile önlenebildiğini ya da ilerlemesinin yavaşlatılabildiğini belirten uzmanlar, ancak ideal olanın, her diyabetik hastanın kan şekerinin ve kan basıncının normal sınırlarda tutularak nefropati olasılığının minimuma indirilmesi olduğunu vurguluyor.

Ayrıca böbrek yetmezliği gelişmiş olan hastalarda böbrek üzerinde olumsuz etki oluşturabilecek diğer faktörler konusunda da dikkatli olunması gerektiğinin altını çizen uzmanlar “Örneğin hekim reçetesi olmaksızın gelişigüzel ağrı kesici ilaçların ve antibiyotiklerin kullanılması ya da diyabet hastalarında böbrek işlevleri dikkate alınmadan damardan ilaç verilerek radyolojik incelemelerin yapılması böbrekler üzerinde ek bir travma oluşturabiliyor” diyor.

 

Bu haber 859 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...