“Söylediklerine kendileri inanıyor mu?”

9 Eylül 2014 15:20

Türk Eğitim-Sen Isparta Şube Başkanı Ali Balaban, okul yöneticileri ile ilgili olarak bugüne kadar pek çok şey söylendiğini belirterek, bu açıklamalara cevaben bir basın açıklaması yaptı.

Balaban’ın açıklaması şöyle: “İlimizde infiale ve karışıklığa neden olan yönetici atama durumlarıyla ilgili Türk Eğitim Sen olarak eylemler gerçekleştirip, kamuoyuna açıklamalar da bulunduk,  bulunmaya da devam edeceğiz. Bu açıklamalarımızdan rahatsızlık duyan yöneticilerimiz geçtiğimiz günlerde basın ve yayın organlarına bazı demeçler verdiler. Gerçi söylediklerine kendilerinin de inandığını düşünmüyoruz ama yapabilecekleri çok fazla bir şey de yoktu. Onlar, kendi üzerine düşeni yapmak zorundaydılar! Ancak eğitimcilik mesleğinin etik değerleri ve omurgalı dik bir duruş doğru olmayı ve doğru konuşmayı zorunlu kılar.

Bu aşamada görevlerine devam eden yöneticilere hayırlı olsun temennisinde bulunmak o görevi yapan arkadaşlarımıza saygısızlıktır. Zira bulundukları okul ve kurumda görevine devam eden 4 yönetici üyemiz makamlarından ayrılmış veya başka bir okul ya da kuruma başlamış değillerdir ki niye hayırlı olsun diye arayalım. Biz zaten tüm üyelerimizle her zaman bir ve beraberiz. Yönetici arkadaşlarımızı görevlerinden uzaklaştırma süreci başlar başlamaz sendikamız yöneticileri müdürlerimizle hemen irtibata geçerek hepsini istişare toplantılarında bir masaya toplamıştır. Onların bizden böyle bir beklenti içerisinde olduklarını söyleyenler bizi yani Türk Eğitim-Sen üyelerini ve ailesini tanıyamamışlardır. Üyelerimizi bir arada tutan rant bölüşümü değil Türk gençliğinin yetişmesi için milli eğitime yön veren ülke sevdalılarının hizmet etme ideali ve iradesidir. Yine de değerli yöneticilerimizin sendikamıza teveccüh göstererek! Üye olan idarecileri arayıp hal-hatır sormasını takdirle karşılıyoruz.

Eğitim Bir-Sen’den 34 yöneticinin mağdur olduğu ifade edilmektedir. Bu mağdur olan yöneticilerin hakkını aramamak mensubu oldukları sendika yöneticilerinin ayıbıdır. Zira sendikalar, değerli yöneticilerimizin de belirttiği gibi üyelerinin hak ve menfaatleri doğrultusunda mücadele etmek için vardır. Yetkili sendika olan Eğitim Bir-Sen, bu yönetmeliğin uygulanmasını ve üyelerinden bir kısmının (-onları da nasıl seçiyor ve sınıflandırıyorsa) niye mağduriyetine sebep olmuştur. Bu yönetmelik çıkmasında onların hiç mi bilgisi, katkısı olmamıştır. Eğer öyleyse durum daha da vahimdir. O zaman eğitim çalışanlarının kendilerine verdiği yetkiyi nerede ve ne amaçlarla kullandıkları sorgulanmalıdır. 

Bu yönetmeliğin çıkmasına engel olamadılarsa niçin bu yönetmeliğin kademeli olarak uygulanmasını ve emekli olanların yerine yenileri atanırken bu kriterlerin uygulanmasını istememişlerdir. Uygun olan da bu değil midir? Yıllarını eğitime adamış bu yöneticilere yapılan uygulama reva mıdır?  Bu yönetmeliğin uygulanmasını sağlayan ve uygulayanların vicdanları rahat mıdır?

Puanlama şekli başlı başına ayrı bir muammadır. Geçtiğimiz günlerde bir grup okul ve kurum müdürü kendisini puanla değerlendiren yöneticinin odasına giderek isimlerini ve görev yaptıkları okul ve kurumu sorduklarında adı geçen yönetici buna cevap veremez durumda kalmıştır. Zor durumda kalan yönetici çareyi odasını terk etmekte bulmuştur. Yöneticilerimizi bu konuma getirenler bu durumdan rahatsızlık duymuyorlar mı? Hangi bir yönetici bu durumda kalmayı ister.

Mağduriyetler üzerinden sendikacılık yaptığımıza gelince; ne yapalım sürekli bizim üyelerimizin üzerinde oyunlar oynanmaktadır. Türk Eğitim-Sen üyesi olmak mevcut yöneticilere göre başlı başına sorun teşkil etmektedir. Üyelerimiz iş huzurunu bozacak şekilde baskı ve sindirme ile karşı karşıya getirilip sendikalarından istifaya zorlanmaktadır. Çok renklilik, çok seslilik, dinlerin  ve halkların kardeşliğini savunan irade ne oluyor da Türk Eğitim Sen'e karşı hasmı hane bir tutum sergilemektedir. Sendikamıza gelince niçin sevgi damarları kurumaktadır. Gerçi bu durum yerel yöneticilerimizin boyutunu da aşmaktadır. Onlar kendilerine verilen talimatları uygulamakla yükümlülerdir.

Türk Eğitim-Sen’e üye bir idarecinin tekrar atanması veya yerinde kalmasını istememek ve bunun üzerinden sendikacılık yapmayı düşünmek bizim sendikacılık anlayışımız, kültürümüz ve tarihi varlık sürecimize aykırıdır. Her Türk Eğitim-Sen'li vicdanını makam koltuklarından değil mangal gibi yüreğinden, akıl ve bilimi onun hizmetine sunmuş Yüce Yaradanından alır. Bütün oldu bittiler karşısında sendikamızın susması isteniyorsa kimse olmayacak düşe yatmasın. Sendikamızın öncelikli görevi hakkı tutup kaldırmak için her meşru mücadeleyi sonuna kadar sürdürmektir. Daha ağır ifadeler kullanarak saygıdeğer yöneticilerimizi toplum nezdinde küçük düşürmek istemiyoruz. Ellerinden gelse Türk Eğitim-Sen'li eğitim çalışanı hiçbir üyeyi nefes aldırmayacaklar. Allah’tan hala hukukun üstünlüğüne inanan ahlak ve vicdan sahibi hakim ve savcılarımız var memlekette adaletin aktığı kanallarda var.

Son olarak diyoruz ki; “Bugün darmadağın ettiğiniz adalet bir gün size de lazım olacaktır. Eğer her şeye rağmen fani alemde hakkımız zayi olacaksa Allah’ın adaleti bu dünyada olmazsa öbür dünyada tecelli edecektir. Orada üyelerimize yapılan haksız uygulamalar için ellerimiz yakanızda olacaktır. Orada hesap vermekten kaçamayacaksınız. Bunun şuur ve idraki ile görev yapmanızı tavsiye ediyoruz.”

 

 

Bu haber 721 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...